TÜSİAD'dan Hükümete Kayyım ve Etki Ajanlığı Uyarısı
Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD), ‘Özgürlükleri daraltan düzenleme ve uygulamalardan kaçınmalıyız’ vurgusuyla yayınladığı basın açıklamasında kayyımlara ve ‘etki ajanlığı’ olarak bilinen kanun düzenlemesine ilişkin uyarılar yaptı.
‘Cezalandırılan halk olur’
Mardin Büyükşehir Belediyesi, Batman Belediyesi ve Şanlıurfa’nın Halfeti ilçe belediyesine bu sabah kayyım atanmıştı.
TÜSİAD, belediyelere kayyım atanmasının yurttaşları yerel yönetimlerden mahrum edeceğini, cezalandırılanın görevden alınan yönetici değil, onu seçen halk olacağına dikkat çekti.
Diğer taraftan geçen haftalarda Meclis Adalet Komisyonu’nda kabul edilen ‘etki ajanlığı’ düzenlemesine de değinildi.
Açıklamada ‘etki ajanlığı’yla ilgili kanun düzenlemesindeki belirsizliklerin ‘herkes için güvensiz ve öngörülemez bir ortam yaratabileceği’ belirtildi.
TÜSİAD’ın açıklamasının tamamı şu şekilde:
“Önümüzdeki önemli toplumsal ve ekonomik sorunları aşabilmek için özgürlükleri daraltan düzenleme ve uygulamalardan kaçınmalıyız.
Ülkemizin dünyada siyaset ve ekonomi alanındaki etkisini, demokrasisinin ve hukuk devletinin sağlamlığı belirleyecektir.
Kanunlar tüm vatandaşları ve kurumları bağlayıcıdır. Bununla birlikte, gündeme gelen her bir siyasi gelişme veya mevzuat değişikliği algı ve beklentiler üzerinde önemli bir etki yaratmaktadır. Bu nedenle her bir adımımız demokrasinin ve güven ortamının iyileştirilmesi beklentilerine hizmet etmelidir.
Yerel yönetimlere kayyım tayini uygulaması, sonuç olarak o kentte ve ilçelerde yaşayan yurttaşları seçilmiş bir yerel yönetimden mahrum etmek sonucunu doğurmaktadır. Kayyım ataması bağlamında cezalandırılan, görevden alınan yerel yönetici değil, onu seçen halk olmaktadır.
Görevden alınan yerel yöneticinin yerine gelecek kişi demokratik yollarla belirlenebilmeli ve görevden alınan yerel yönetici hakkındaki ceza soruşturması da bir taraftan kendi mecrasında sürdürülebilmelidir.
Yine son haftalarda TBMM gündemine gelmiş olan ve kamuoyunda ‘etki ajanlığı’ olarak bilinen Türk Ceza Kanunu değişikliğinin içerdiği belirsizlikler, çelişkili ve tartışmaya açık uygulamalara neden olabilecek ve hak ve özgürlüklere orantısız bir sınır getirebilecektir.
Mevcut haliyle, STK’ların, basının, araştırmacı ve akademisyenlerin hangi eylemlerinin suç oluşturabileceğine dair çok sayıda belirsizlik içeren yeni suç tarifinin herkes için güvensiz ve öngörülemez bir ortam yaratması riski bulunmaktadır.
Önümüzdeki önemli toplumsal ve ekonomik sorunları aşabilmek için özgürlükleri daraltan düzenleme ve uygulamalardan kaçınmalı, hukuk güvenliği ile öngörülebilirliği sağlamalıyız.”