"Krize Karşı Nasıl Bir Yol İzlemeli"

Evrensel Gazetesi Ekonomi Editörü Gazeteci-Yazar Bülent Falakoğlu, Araştırmacı-Yazar Zafer Aydın, Veli-Der Başkanı Ömer Yılmaz'ın katılımlarıyla gerçekleşen panel de Gebze Eğitim-Sen Şube Başkanı Eylem Bahadır açılış konuşmasını yaptı.

Eylem Bahadır konuşmasında, "Bir ekonomik kriz karşısındayız ve mutlaka kafa kafaya verip birlikte bir şeyler üretebileceğimizi biliyoruz. Devamını da getireceğiz. Öyle görünüyor. Enes Kara'nın intiharı aslında son 20 yılın özeti, AKP iktidarının bizi getirdiği yer esasında. Devletin sadece eğitim hakkı değil aynı zamanda barınma hakkından sorumlu olduğu bu çocukları kendi ideolojileri ve rejimi doğrultusunda yaşama geçirdiği politikaların sonucudur tam olarak. O politikaların yani bir intihar değil cinayet olduğunu düşünüyoruz. Kapitalizm dünyada bir kriz halinde ve dünya bir dönüm noktasında. Kapitalist metropollerde dahi krizin yaşandığı fakat üçüncü dünya ülkelerini düşünecek olursak açlığın, yoksulluğun, her türlü yıkımın, çocuk ölümlerinin, kadın cinayetlerinin, tarım alanlarının tahribatı, göçmeler, mülteciler tüm bunlar aslında kapitalizmin bir mirası ve hepimiz bu mirasla birlikte cebelleşiyoruz. Yaşadığımız kent bir işçi kenti ve küresel sermayenin iç içe olduğu bir yer. 13 organize sanayi bölgesinde olduğu, demiryolları, havayolları, otobanların bir kesim noktasında aslında. Halen göç almaya devam ediyor. Ve tabi kentimizde iş kolları, iş yerleri açısından sendikaların örgütlülükleri var. Hem kamu alanında hem işçi anlamında. Taşeron çalışmaların kiralık işçilerin olduğu yani aslında sınıfın tüm kesimlerinin bulunduğu bir kentteyiz fakat işçilerin, emekçilerin egemen olamadığı bir kentteyiz. Bu anlamda da burada kapitalizmi daha derinden hissediyoruz. Yeni mücadele yolları mutlaka bulmak zorundayız" diye ifade etti.

"Bir yağma ve talan dönemi var"

Emek Partisi Gebze Şube Başkanı Yusuf Akar söz aldığı konuşmada, "Bir yağma ve talan dönemi var. Bu yağma ve talan karşısında bir yandan zenginlik artarken bir yandan da yoksulluk da dibe doğru gidiyor. Gebze'de 365 gün direniş bitmiyor. Çünkü sürekli bir karşı çıkış söz konusu ve bu bir zincirleme halka oluyor diyen Akar, "daha dün asgari ücrette gelir vergisini kaldırdık söylemi ile ortaya çıktılar ve bu esasında yıllardır bizlerin yürüttüğü bir çalışma ve talebimizdi. Ama AGİ (Asgari Geçim İndirimi) kaldırılarak burada aslında bir cebimizden alıp, bir cebimize koyar gibi yaptılar diye ekledi.

"Ülke, emekli, işçi borçlanmış durumdadır"

EYT Federasyonu Yönetim Kurulu Üyesi ve Gebze EYT Dernek Başkanı Nuh Erdoğan, "Ülkemizde 20 yıldır AKP hükümetinin yönetimi var. Bu yönetimin insanlar üzerinde iki yönde bir baskılama tespiti söz konusu. Birincisi, ekonomik anlamda emekçiler üzerinde bir baskı olduğunu söylemem gerekir. Önceden emekçiler haklarını sahalarda, alanlarda, meydanlarda emeklerinin karşılığını alabiliyorlardı. Ama şu anda bunu bertaraf edebilmek için maddi olarak emekçilerin üzerine bir yük bindirdiler. 2002 yılında ülke vatandaşlarımızın, hepimizin bankalara borcu 5 Milyardı. Şu an gelinen noktada ise, işçilerin, emekçilerin bankalara olan borcu 1 Trilyon civarında. Ülke, emekli, işçi borçlanmış durumdadır. Finans sektörünün şu anda yüzde 70'i yabancıların elinde diyen Erdoğan, bizler demek ki bütün çalıştıklarımızı, sermayemizi yabancılara teslim etmiş durumdayız dedi.

Bilkar Başkanı Serdar Dikkatli, "Gebze Sendikalar Birliğinin burada yaptığı olumlu işler oldu ama Gebze Sendikalar Birliği bugün fiilen bitmiş bir tarz. Bu tarzı değiştirmemiz ve geliştirmemiz gerekiyor. Yönetim Kurulları düzeyine sıkışıp kalmış bir yapı. Sendikalar birbirlerinin grevlerine sendikalar birliği formu altında bile katılım sağlayamıyorlar. Gebze Sendikalar Birliğinin tüm bileşenlerini, tüm iş yeri temsilcileri burada olmalı. Petrol-İş sendikasından arkadaşlar olmalı, Hak-İş'ten olmalı. Burada temsilciler kapitalizm nereye gidiyor, ne yapmalıyız, işçi sınıfının kriz karşısındaki önerileri neler, dayanışma ağları örebilir miyiz, ekolojik mücadeleyi nasıl gerçekleştireceğiz. Dilovası bu anlamda bir sanayi kirliliğinin olduğu yer. Devrimci bir sorumluluk anlayışı ile müdahale etmemiz gerekiyor. İşçilerin meclisi Gebze de. Ve burada bir Sovyet tarzı çıkıyor. İşçiler sorunlarına sahip çıkıyor. Fikirler uçuşuyor. Egemenlerin fikirlerinden kopuyorlar. Korkularını yeniyorlar. Yeniden belki de Mayakovskiler çıkıyor, Nazımlar çıkıyor, işçi şairler çıkıyor. Burada işçilerin müziği yapılıyor ve direniyoruz. Kenti, sokakları kuruyoruz. Hayal mi değil. Bunu yapabiliriz. dedi. 

Özçelik-İş Sendikası Gebze Şube Başkanı Şerafettin Koç, "Sendikalar Birliğinin işlevsizliği konusundaki eleştiriler haksız değil. Ama 2002 yılından bu yana siyasal alanlar, sendikal alanlar bölündü ve parçalandı. Bugünün koşulları içerisinde bir ihtiyaç olan sendikalar birliği kuruldu. Sendikalar birliği bütün Türkiye'de dağıldı ama Gebze'de yaşıyor. Hem sendikal anlamda hem siyasal anlamda sorunlarımız aynı ama bölünüyoruz. Kendini devrimci diye tarif eden sendikalar bir tarafa, diğer sendikalar bir tarafa bu şekilde bir bölünme söz konusu. Kendimizi kötülemekten başka yapılan bir şey yok. Aslında böyle yaparak bütün hareketi aşağı çekiyoruz" diye ifade etti.

"Ekonomik ve siyasi krizi aynı anda yaşıyoruz"

Evrensel gazetesi yazarı, Bülent Falakoğlu, "Ekonomik ve siyasi krizi aynı anda yaşıyoruz. Bu ekonomik ve siyasi krizin aynı anda yaşadığı dönemlerde algılar, alternatif arayışları açık olur. Böylesi bir dönemde burada küçük görünen bu kıvılcımın işçi kentinde olması, emekçi kentinde olmasını çok önemsiyorum.  Başka bir dönem yaşıyoruz. Başka bir değişimin tartışıldığı, ayak seslerinin duyulduğu yerde söz sahibi olabilmek için tartışmalıyız yoksa birileri bizim adımıza değiştirecek diyen Solakoğlu, Kapitalizm kendi koşullarında yüzde 10’u çok büyük bir büyüme rakamı olarak kabul eder.  Soru şu: hala ekonomi büyüme rekorları kırarken bu kadar ağır sosyal sorun yaşıyorsak buna bir cevap arayacağız.  Bu sosyal sorunu hissetmeyen yok. Herhangi bir bölünmüşlük bu sosyal sorunu tarif ederken bizi birbirimizden ayıramayacak noktaya geldi. Buna bir cevap bulabilirsek, bu nedir? ekonomi rekorlar kırarken yoksullaşma işsizlik nasıl oluyor da olumsuza doğru gidiyor. Bunu cevabını bulmalıyız. İki tane çok büyük ve temel bir aciz sorun var. Bir tanesi çok net iktidar uyguladığı politikalar artık sosyal sorunları büyütüyor. İkincisi ise Türkiye ekonomisi dışa korkunç bağımlı bir ülke bu ikisi çok büyük sorun yaratıyor. dedi.

"Ciddi bir biçimde yoksulluk büyüyor"

Araştırmacı-Yazar Zafer Aydın, "AKP'nin meftun olduğu Neo liberal politikalarda deniz bitti. Yükselme Dönemi diye tarif edilen dönemde büyüme hikayeleri anlattılar. Gerileme döneminde ise yoksulluğu inkar ederek bir siyasal çizgi takip ediyorlar. Tesadüfen yapılmış bir şey değil. Üzerinde çalıştıkları belli.  Ama öte yandan hepimiz biliyoruz ki ciddi bir biçimde yoksulluk büyüyor. Yoksulluk büyüyor ama yoksulluğun büyümesi karşısında ortaya konması gereken tepkiyi biz göremiyoruz. Evet ufak tefek direnişler görüyoruz sokağa çıkmalar var ama esas bu tepkiyi örgütlemesi gereken emek örgütleri ortada yok" dedi.

"Çocuklarımıza mücadeleyi öğretelim"

Veli-Der Başkanı Ömer Yılmaz konuşmasında, "Mesele biraz da eğitim meselesi aslında. Ekonomik krize karşı işçi sınıfının ne yapacağı konusunda eğitim yönüyle bakmak gerekir. Eğitim ve sağlık tüm bireylerin hakkıdır. Biz yola çıkarken eğitim haktır talebiyle yola çıktık. Eğitimi piyasalaşmaya gericiliğe o gerici derneklere buralara yaslamaya çalıştılar. Yaşadığımız sorunu anlayacak iktidarlar yok. Meseleye biraz soldan bakmak lazım. Sol vicdanı, sol duyuyu geliştirmek lazım. Çocuklarımıza değerlerimizi, mücadeleyi öğretmemiz gerekiyor. Sorgulayan bireyler olması için onları eğitim alanında bu sol değerleri kazandıracak değerlerin eğitim içerisine girmesini sağlamak gerekiyor" diye ifade etti.