Serkan Özcan "Türkiye Ağır Ödemeler Kriziyle Karşı Karşıya."
28 Mayıs'ta Türkiye cumhurbaşkanını seçmek için ikinci defa sandık başına gidecek. İkinci turda Cumhur İttfakı adayı Recep Tayyip Erdoğan ve Millet İttifakı adayı Kemal Kılıçdaroğlu karşı karşıya gelecek. Birçok uzman ve siyasetçi, Cumhur İttifakı'nın kazanması durumunda Türkiye ekonomik anlamda zor bir döneme gireceğini vurguluyor.
Gelecek Partisi Sözcüsü Serkan Özcan, “Gelecek Partisi Sözcüsü olarak değil vatansever bir iktisatçı olarak çok açıkça söylüyorum. 28 Mayıs’ta Cumhur İttifakı kazanırsa Türkiye’deki ekonomik sistem çöker. Finansal sistem çöker. İşsizlik, açlık, yoksulluk, enflasyon, dövizdeki patlama alır başını gider. Çünkü Türkiye ağır bir ödemeler dengesi kriziyle karşı karşıya kalacak” dedi.
Özcan, ikinci tur seçimleri, ekonominin gidişatı ve Merkez Bankası’nın döviz rezervine ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Özcan, şunları söyledi:
RİSK DİLİMİ, 700 PUANIN ÜZERİNE ÇIKTI
“Cumhur İttifakı’nın çok uzun süredir uyguladığı ekonomik program var. Eğer ambalajına bakarsanız bu üretim ve ihracat bazlı bir program ama dönüp baktığımızda Türkiye son birkaç ayda tarihinin en yüksek dış ticaret açığı rekorunu ve cari açık rekorunu kırıyor. Bir yandan da döviz kurlarında, faizde ve enflasyonda ciddi manada patlama meydana geldi. Özellikle üretici fiyatları enflasyona baktığımızda tarihin en yüksek rakamlarına ulaştı Türkiye’de. Yani elimizde patlamış bir faiz, enflasyon ve döviz var. Buna karşılık olarak ihracata performans göstermekle beraber çok daha yüksek ithalat sorunumuz var. Öyle bir duruma geldik ki artık döviz tutulamaz hale geldiği için hükümet normal politikalarında dışına çıkıp bankaları şirketleri arayıp zorlayarak dövizi kontrol altında tutmaya çalışıyorlar. Baktılar ki olmadı ilk tur seçim sonuçlarından sonra özellikle kamuoyunun yatırımcıların artık ikinci turda da acaba yatırımcıların Cumhur İttifakı kazanırsa ne olur korkusu üzerine Türkiye’de risk diliminin çok ciddi bir biçimde patladığını gördük. Türkiye’de risk dilimi, 700 puanın üzerine çıktı.
CUMHUR İTTİFAKI KAZANIRSA ÇOK BÜYÜK BİR İŞSİZLİK MEYDANA GELECEK
28 Mayıs’tan sonra eğer yeniden Cumhur İttifakı kazanırsa neyle karşılaşacağımızın bir fragmanı gibi düşünmek lazım. Önümüzde çok ciddi ödemeler dengesi krizi var. Biz özellikle son günlerde sıklıkla vatandaşlarımıza 28 Mayıs’ın bir Kılıçdaroğlu-Erdoğan seçimi olmadığını, bir AK Parti-CHP seçimi olmadığını artık burada partilerden siyasetten ve kişilerden ve daha yukarıda bir açlık-tokluk, varlık- yokluk seçimiyle karşı karşıya olduğumuzu anlatmaya çalışıyoruz. Sadece son bir haftada bile vatandaşların kredi kartından nakit çekip ufak tefek döviz almalarına bile imkan sağlayamayacak durumda olan bu ekonomi eğer Cumhur İttifakı bir daha kazanırsa ağır bir döviz krizine girecek. Döviz krizine girdiği zaman aslında 2021 yılından bu yana yaşamakta olduğumuz sorunların daha derin yaşayacağımız anlamına geliyor. Cumhur İttifakı kazanırsa çok büyük bir işsizlik meydana gelecek. Cumhur ittifakı kazanırsa çok yüksek bir enflasyonla karşı karşıya kalacağız. Kur yeniden patlayacak. Faizler tutulamaz hale gelecek. Allah korusun ama bir noktada yoksullaşma artık sosyal istikrarı tehdit eder hale gelecek.
TÜRKİYE AĞIR BİR ÖDEMELER DENGESİ KRİZİYLE KARŞI KARŞIYA KALACAK
Hem Sayın Canikli hem de Sayın Nebati son günlerde yaptığımız bu tür yorumlara karşı bizi ‘felaket tellallığı’ ile suçladıklarını görüyorum. Hatta utanmadan daha da ileriye giderek bizi ’mandacı’ olmakla suçlamışlardı. Ben, Gelecek Partisi Sözcüsü olarak değil vatansever bir iktisatçı olarak çok açıkça söylüyorum, 28 Mayıs’ta Cumhur İttifakı kazanırsa Türkiye’deki ekonomik sistem çöker. Finansal sistem çöker. İşsizlik, açlık, yoksulluk, enflasyon, dövizdeki patlama alır başını gider çünkü Türkiye ağır bir ödemeler dengesi kriziyle karşı karşıya kalacak.
Bankacılık sisteminde bizim vatandaşlarımızın 210 milyar doların üzerinde parası var. Ayrıca bankalarımızın yurtdışına döviz cinsinden 95 milyar dolar civarında da borcu var. Bunların toplamı yaklaşık 307 milyar dolar para ediyor. Buna karşılık Türk bankacılık sisteminin elindeki nakit döviz ve yurtdışındaki parası 23 milyar dolar düzeyinde. Allah aşkına dünyanın hangi ülkesinde bir bankacılık sistemi böyle bir likidite riskini taşıyabilir. Ben vatandaşa bugünkü yokluk devam edecek demiyorum. Bugünkü yokluk çok daha fazla derinleşecek, 2021 yılının sonbaharından bu yana yaşamış olduğumuz yüksek enflasyon yüksek faiz ortamında çok daha yüksek yoksulluk ortamına evrileceğimizi söylüyorum. Yani kimse şöyle düşünmesin, ‘Cumhur İttifakı kazandığında zaten bugün de pahalılık var pahalılık devam eder’ hayır. Çok daha ağır bir pahalılık olacak.
KARŞIMIZDA OTORİTER POPÜLİST BİR REJİM VAR
Karşımızda otoriter popülist bir rejim var. Cumhur İttifakı, demokratik teamüllerle siyaset yapan bir ittifak değildir. Ellerinde ciddi bir medya gücü var. Devlet gücünden kaynaklanan yargı gücü var, kolluk gücü var. Sınırsız bir para gücü var. İletişim Başkanlığı ile sınırsız bir iletişim gücü var ve karşımızda bu gücü ahlaklı bir biçimde kullanan değil yalanla dolanla iftirayla kullanan, yalan yanlış cümlelerle afiş bastıran bir iktidar var. Lütfen herkes eşit şartlarda yarışmadığımızı görsün.
MERKEZ BANKASI’NIN NET DÖVİZ POZİSYONU EKSİ 75 MİLYAR DOLAR
Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası’nın 100 milyar dolar düzeyinde brüt rezervi var. Buna karşılık net rezervleri sıfır düzeyine inmiş durumda bu hafta. Merkez Bankası’nın nakit döviz stoğu sadece 4 milyar dolar. Merkez Bankası’nın dış borçlarını düştüğünüz zaman ortaya Merkez Bankası’nın net döviz pozisyonu eksi 75 milyar dolar. Yani kasa tam takır değil. Kasanın içini açtığınız zaman para görmüyorsunuz ama bolca borç senedi görüyorsunuz. Bu kadar Merkez Bankası’nın tam takır olduğu, kasasında borç senetlerinin olduğu bir ülkede şayet bankacılık sistemi kendi içindeki yurttaşlarının ona verdiği döviz mevduatı ve yurt dışı borçlarıyla baktığınız zaman 307 milyar dolar düzeyinde bir borca sahipse bu ülke her ay yaklaşık 8-10 milyar dolar dış ticaret açığı veriyorsa kaçınılmaz olarak bir döviz krizine girer. Döviz krizine girmek demek sadece dövizin yükselmesi demek değildir. Doğal gaz alamamak demektir. Petrol alamamak demektir. Araba, telefon, beyaz eşya alamamak demektir. Daha acısını söyleyeyim ilaç alamamak demektir. Hayati olarak kullanılması gereken bazı ilaçların ve onların ham maddelerinin yurtdışından dövizle ithal edildiğini biliyoruz. Bir noktada böyle bir durumla karşı karşıya kalabiliriz. Vatandaşlarımızı uyarıyorum eğer böyle bir döviz krizi yaşanırsa bugüne kadar yaşadığımız her şeyi unutun bundan çok daha ağır bir krizle karşı karşıya kalacağız.”