Yazmaya başladığımda önceki deneyimlerimden edindiğim tecrübeye göre bu işin kimilerine göre çok kolay olsa da benim için hiç de öyle olmuyor. Sorumlu Yazı İşleri Müdiremiz Gizem hanımın tavsiyesi ile geçen haftayı boş geçtim. Sürekli sahadayım ve yoğunluk yaşıyorum. Yaşıtlarım, konumdaşlarım zamanlarının çoğunu kahvelerde tüketip, oyunlarından feragat ettikleri zamanlarda toplumsal-siyasal-sosyal faaliyetlerin içine keyfi olarak katılırken ben bu kadar rahat olamıyorum. Birilerinin yaptığı gibi de kendin çal kendin oyna işleri, ikbal siyaseti yapma, ikbali yukarılarda arama, birilerinden medet umma gayretleri de bana hiç uymadı, uymuyor.
Ülkemin sürüklendiği ekonomik çıkmaz her kesimi etkilediği gibi benim ve çevremdekilerinin de yaşamını etkiliyor. Zor koşullar içinde hayatını sürdürmek durumunda olan çok insan tanıyorum. Tarihi sorumluluklarımız var, gelecek kuşaklara bırakmamız gereken doğası bozulmamış, yeraltı ve yer üstü zenginlikleri talan edilmemiş, bizim koruyup kollamamıza bırakılmış ve gelecek kuşaklar için emanet edilmiş değerlere sahip çıkma yükümlülüğümüz var. Mevcut sıkıntılı durumdan kendimi de sorumlu tutuyorum. Yerinde ve zamanında doğru politikalar izlediğimizi düşünsek de vatandaşta seçki yaratamamışız, tercihleri içerisinde kendimize çoğunluk oluşturamamışız, iyi şeyler yaptığımızı bilsek, emin olsak da yeteri derecede tanıtımını yapmamışız ki hal böyle olmuş.
Yaşadığımız günü özetle böyle değerlendirirken şu soru ister istemez kafamı kurcalıyor. Acaba toptan bir yanlışın, ihanetin içinde miyiz? Yanlış kendimizde mi, beceriksizliklerimizi, politik öngörü eksikliğimizi yok sayıp bizim gibi düşünmeyenlere iftira mı atıyoruz. Yanlış nerede kimde, şapkamızı önümüze koyarak derin düşünmek, analitik çözümlemeler geliştirmek zorunluluğu önümüzde duruyor. Eksiğimizi itiraf etme zamanı gelmedi mi?
Hal böyle iken ( İ ) harfi ile başlayan Üç kelime aklıma geliyor; İHANET-İFTİRA-İTİRAF
Bu hafta İHANET üzerine kafa yordum. Biz, bizler, toplum olarak bu kelimenin ne kadarının farkındayız, ihanet sıradanlaşmış, hayatımızın rutin işleyişine mi dönüşmüş, nerelerimize kadar sirayet etmiş. Yaşamın, tarihi sorumluluklarımızın neresine ne kadar ihanet ediyoruz.
İhanetin tarifine baktım. “Doğrulukla hareket etmeyip, hile düzenini tercih etmek, güveni kötüye kullanmak, gördüğü iyiliğe karşı nankörlük yapmak” diyor Türk Dil Kurumu(TDK).
Mevzu geniş daldıkça dalıyor derine insan. Ben işin kolayını seçip hemen konudan çıkış arama yollarına kaçıyorum. İhanetin geçmişine bir bakayım diye şöyle bir gezindim konu ile ilgili kaynakların etrafında. Dedik ya mevzu derin tarihte ne kadar ünlü olmuş ihanetçiler varmış. İnsanlığın, toplumların, ülkelerin tarihini, kaderini değiştirmişler. Hiç atıl kalmamış, yalnızlık da çekmemiş bu kelime.
İhanet insan yaşamında tek başına değil tabii ki toplumsal hayatın içinde var edilen ilişkilerin, birbirlerine biçim veren, mağrur ve tartışılır iki ayrı duruştan biridir. Diğeri ise sadakat kelimesidir, aynı etle tırnak gibi ayrılmazdır. İhanet kendi kendine oluşmaz, onu gerçekleştiren mutlaka bir hain olmadan ihanet olmaz. Hain hıyanet eder böylece ihanet oluşur.
İnsanlığın varoluşundan günümüze kadar kendini güncel tutmuş bu kelimeyi daha fazla kurcalamayayım neme lazım bulaşıcılığı falan vardır, Etrafta çokça var onlardan korunmaya çalışıyorken iki satır yazacağız diye başımıza iş çıkarmayalım.
Namı, ünü tarihten günümüze kadar gelmiş birkaç örnekle bitireyim yazımı.
*Efialtes milattan önce 480 yılında kendi ülkesini Perslere satarak ihanete etmiştir. Termopylae Savaşı sırasında Pers ordusuna dar bir geçidin yolunu göstererek Spartalıları pusuya düşürmüştür. Ödül bekleyerek yaptığı bu hainliğin karşılığı ise, Pers İmparatorunun başını alması olmuştur.
*Roma’da Suikast ile Jül Sezar'ı öldüren Brütüs tarihin en büyük haini ve ihanetçisi olarak addedilir. Şehirden kaçtı, sonrasında Roma’ya karşı ayaklandı, kaybetti ve sonucunda intihar etti.
*Judas İscariot, İsa'nın 12 havarisinden biriydi. 30 gümüş karşılığında İsa'ya ihanet etti. İsa'yı yanağından öperek kimliğini belli etti ve çarmıha gerilmesine sebep oldu. Bu durumla ilgili birçok rivayet olsa da, Judas tarihin en büyük hainlerinden biri olarak anılır oldu.
*Hispanik dünyanın en fazla hakarete uğrayan kadını olan Dona Marina, kendi toplumuna ihanet ederek İspanyol işgalcilerin topraklarında egemenlik kurmalarına yardımcı olmuştur. Meksika'yı işgal eden Hernando Cortes'in çevirmeni, aynı zamanda da sevgilisi Nahualı kadın (La Malinche ) Dona Marino, Aztek dilini ve Maya dilini konuşabilmesi sayesinde Meksika'da tarihin seyrini değiştiren kişilerden biri olmuştur.
İnsanlık tarihinde nami- değer o kadar hain ve ihanetçi olurda bizim coğrafyada olmaz mı? Tabii ki var, Kurtuluş savaşı sırasında mandacı, işbirlikçi, asker, siyasetçi, gazeteci, bilim adamı, din adamı, öğretmen. Her düzeyde, her sınıftan ve her meslekten insan var. Bunların içinde en ünlüsü kim diye sormayın. Herkesin kendince bir ünlü ihanetçisi vardır elbet.
Bizim coğrafyamızdan bir örnekle bitireyim yazımı..
Ali Kemal, mütareke yıllarında, İstanbul işgal altındayken, düşmanla işbirliği yapmış, Kurtuluş Savaşı’na karşı çıkmış, sahibi olduğu Peyam-ı Sabah Gazetesi’nde Mustafa Kemal ve silah arkadaşları hakkında çok ağır yazılar kaleme almış, düşmanla çarpışan yurtseverleri, padişaha isyan eden hainler olarak nitelemişti.
Kurtuluş Savaşı kazanıldıktan sonra, vatana hıyanet gerekçesiyle yargılanmak üzere Ankara’ya götürülürken, İzmit tren istasyonunda halkın saldırısına uğramış, bölgenin komutanı olan Sakallı Nurettin Paşa’nın halkı teşvik etmesi ve göz yumması sonucu linç edilmiştir.
“Tarih tekerrürden ibarettir” derler
İhanetsiz sağlıklı günleriniz olsun…