Geçtiğimiz hafta Merkez Bankası’nın PPK toplantısı sonucu faizleri bir puan daha düşürmesi, vatandaş olarak yine bizlerin sinir uçlarına dokundu. Akabinde Döviz ve Emtia’da anlık yükselişler başladı ve neredeyse her yönden dışa bağımlı olan piyasalarımızdaki hiper-enflasyon katlanarak artışını sürdürdü. Konuyla alakalı konuşan ekonomistler; muhatabın artık kendileri değil, sosyolog ve psikologlar olduğuna vurgu yaparak içinde bulunduğumuz durumu en çarpıcı haliyle özetlediler. Hükümetin konuyla muhatap üst düzey bürokratları, yapmış olduğu açıklamalarda ise harap olmuş sinirlerimizi daha da kötü bir hale getirdiler ve ülkemizin esas sorununun bir YÖNETEMEME HALİ olduğunu bir kez daha gözler önüne serdiler. En üst perdede ise Cumhurbaşkanı Erdoğan; yapmış olduğu konuşmanın bir bölümünde şu ifadeleri kullandı:
“Unutmayın; hepimiz de aynı Türkiye gemisinin içindeyiz. Bu gemi hızla yol alırsa kazanan hepimiz olacağız. Bu gemi, güvenlik gibi ekonomi üzerinden açılan deliklerden su alarak batarsa hepimiz boğulacağız.”
Bu açıklama haberini okuduğumda hemen altında yer alan haberde Mesut Özil’in Cumhurbaşkanı tarafından kendisine hediye edilmiş olan ve değerinin yaklaşık 31 bin TL olduğu söylenen bir saati paylaşması bana öyle manidar geldi ki; aklıma Erdoğan’ın Başbakan olduğu dönem ortaya çıkan bir haber geldi. Hani şu oğlunun sahip olduğu ve kamuoyunda yer bulan Gemilere ilişkin kullanmış “Gemicik” ifadesi…
Erdoğan’ın birileriyle birlikte olduğu su götürmez bir gerçektir. Ancak bu birlikteliği Türkiye Gemisi diyerek tüm halka mal etmek kadar bir haksızlık olamaz diye düşünmekteyim. Zira kendisi halkıyla beraber bir gemide değil olsa olsa yandaşlarıyla birlikte bir gemiciktedir. Bu gemiciğe isim bulmak gibi bir niyetim de maalesef yok. Üstelik batarsak hepimiz batarız tarzı söylemlerle bu halkı kendi hatalarına ortak etme girişimine bu halkın bir ferdi olarak rızam olmadığını beyan etmeliyim. Karacaoğlan der ki : “ Harami var dey-u korku verirler, benim ipek yüklü kervanım mı var?” diye… Hani modern bir versiyonunu da kendi Hazine ve Maliye Bakanı ima etmişti. Ne demişti ışıldayan o gözler :
“Sen maaş alıyorsun, en fazla neyini kaybedersin? Enflasyonun altında ezilirsin; ama ben bu iş düzelmezse eğer 1000 çalışanımla beraber bütün varlığımı kaybederim, bunu göze alır mıyım?”
Kendi adıma cevap vereyim almazsınız. Zira açıkça belirttiğiniz üzere siz halktansa kendi şahsi çıkarlarınızı daha fazla ön planda tutan üstelik bunu saklama ihtiyacı bile hissetmeyen bir anlayışın eserisiniz.
Son olarak Erdoğan’ın bu gemi metaforunu biraz revize ederek sözlerimi noktalayayım. Türk Halkı olarak bizlerin bu Türkiye Gemisi’nde, ekonomik ve toplumsal ölçütleri baz aldığımızda eşi görülmemiş bir başarısızlık örneği olan bu kaptan ve onun tayfası ile batmaya niyeti yoktur. Deryada gemiyi yönetemeyen kaptanlığı da kaybeder. Biz yolumuza seçilmiş yeni kaptanımız ile devam edip, deryanın ise tüm nimetlerinden halkımızın hepsinin faydalanması niyetindeyiz. Geminin yanına ise şunu yazacağız:
“Egemenlik Kayıtsız, Şartsız Milletindir.”
Haydi rastgele…