Dün akşam saatlerinde Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin tarafından tarihe geçecek bir konuşma gerçekleşti. Sovyetlerin dağılmasının bir hata olduğu ve kabaca birliğin yeniden tesis etmeye atıfta bulunan bu konuşma, ilk etapta dünyada deprem etkisi yarattı diyemiyorum. Zira ne ABD Başkanı Biden’dan ne de AB’den belirgin bir tepki ilk etapta gelmedi. Akabinde Rusya tarafsız olarak tanıdığını açıkladığı Donetsk ve Luhan bölgelerine düzeni sağlamak adına asker sevkiyatı gerçekleştirdi. Batıdan ilk ciddi yaptırımlar, bu askeri sevkiyatlar sonrası gelmeye başladı diyebilirim. Rusya’yı ve bu ayrılıkçı bölgeleri ekonomi ile terbiye etme fikri ne derece işe yarayacak? Bu sorunun cevabını ilerleyen günlerde göreceğiz. Şahsım adına bu yaptırımların Rusya’yı durdurucu bir etkisi olacağını sanmıyorum. Zira yaklaşık 600 milyar dolarlık bir doğalgaz-petrol rezervlerine sahip bir ülke karşımızda. Yine halihazırda dünyanın en büyük gıda ihracatçılarından olan bir devlet olarak Rusya, asgari şartlarda kendine yetecek gibi görünüyor.
ABD özelinde konuşacak olursak; kendisinin bu olay sonrası Tek Hegemon Güç Statüsü’nde olmadığı artık kesinleşmiş oldu. Zira şu ana kadar olayı çok yumuşak bir şekilde geçiştirdiler. Pasifik tarafında Çin ile girişilen mücadele, iç piyasada rekor düzeylerde olan Enflasyon ve İşsizlik verileri, ABD’nin bu konuda elini bağlayan ciddi etkenler olarak göze çarpmakta.
Avrupa ise yanı başında cereyan eden bu ilhak olayına karşı deyim yerindeyse dut yemiş bülbüle dönmüş durumda. Onlarda da pandemi ile başlayan yüksek enflasyon ve dışa karşı çok yüksek bir durumda olan enerji ve gıda bağımlılığı, Rusya’nın elini güçlendiren ciddi kozlar. Ancak yine de öne sürülen ekonomik yaptırımların Rusya üzerinde ciddi etkileri olduğu da dikkate değer bir husustur. Rus piyasalarında yaşanan sert kırılmalar ve Dolar-Rus Ruble’si kurundaki rekor seviyelerdeki artış, Putin’i uzun vadede zorlayabilir. Şu anda iki tarafında ciddi riskler aldığı bir kumar ile karşı karşıyayız diyebiliriz.
Ülkemiz adına ise Dış İşleri tarafından yapılan açıklamalarda Ukrayna’nın toprak bütünlüğüne yapılan bir atıf söz konusu. Yani Türkiye ve Rusya, şu anda karşı taraftalar gibi görünüyor. Bu sebeple ciddi riskler ile karşı karşıya kalma durumumuz söz konusu olabilir. Ayrıca olası bir savaşlar silsilesinden en fazla zarar gören ülkelerden birisi olacağız ne yazık ki. Zira Rusya’ya karşı içinde olduğumuz Enerji ve Gıda bağımlılığı; Türkiye’yi büyük sorunlarla karşı karşıya bırakabilir. Yine dostane ilişkiler sürdürdüğümüz belki de tek komşumuz olan Azerbaycan'ın Putin’e açık bir şekilde destek vereceği ortada. Zaten bu coğrafyada dostluk ve düşmanlık ilişkilerinde de ciddi değişimler yaşanacak gibi görünüyor.
Putin’in revizyonist dış politikası nereye kadar gidecek? Batı bloğu bu ilerleyişe karşı kesin ve kati cevabını ne zaman verecek? gibi sorulara net cevaplar vermek, şu etapta biraz zor gibi görünüyor. Ancak bu sürecin halihazırda kırılgan olan Türkiye Ekonomisi’ne ağır yükümlülükler getireceği kesin. İlk etapta güvenlik sorunları yaşayacağımızı düşünmesem de işin içinde Ruslar olduğunda söylenen bir sözü hatırlamakta fayda vardır: “ Ayı ile arkadaşlık et ama baltayı da elinden bırakma.”
Zor bir coğrafyada üstüne üstlük oldukça zor bir zamanda olduğumuz bir dönem içerisindeyiz. Bu sebeple verdiğimiz kararlarda konjonktürel dengeleri gözetmek zorundayız. Yoksa çok ağır sonuçlar ile karşı karşıya kalabiliriz. Karar alıcılar, umarım bu hususlara dikkat eder. Bu yazıyı şimdilik Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ün kendime pusula ettiğim bir sözü ile noktalamak istiyorum. Zira ilerleyen süreçlerde bu konu üzerine yine konuşacağız.
“Yurtta Sulh, Cihanda Sulh”