Merhaba! Ülkemin aydınlığa inancını halen daha yitirmemiş güzel insanları. Sizleri Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılında olduğumuz bu günde ve ayrıca bu yüzyıldaki ilk köşe yazımla da selamlıyorum.
İnsan garip bir varlık. Daha önceki yazdıklarımda da değindiğim üzere çok makul bir canlı değil. Eşref-i Mahlukat güzellemesini doğrusu biraz sığ buluyorum. İnsan, çok pratik bir canlı türü. Bu keskin özelliğin lokomotifliğini ise beynimiz üstlenmekte. Bu organın en temel motivasyonu ise: “ En kolay olana yönlenmek” şeklinde kendisini tezahür edebilir. Ancak “en kolay” olanın en doğru olmadığı gerçeği, tarihte kendisini milyonlarca kez test etti ve insanoğlu bu gün geldiği konuma gelebildi.
Doğruyu elde etmek adına zor olana yönelmek, insanoğlunun en erdemli davranışlarından birisi olmuştur. Devrimler, Tarihsel Kırılmalar vb. tüm olaylar işte bu erdemli davranışın bir dışa vurumu. Hepsinin ortak paydasında yer alan eylem ise; bugün ki yazımın da temasını oluşturmaktadır: “Değişim”.
Heraklitos, ünlü “Her şey değişir. Değişmeyen tek şey değişimdir” sözünü söyleyeli neredeyse 2500 yıl geçti. Bu süreç içerisinde insanoğlu, kendi yazdığı tarih içerisinde sayısız çağ atladı. Bu tarihi yazan irade ise; değişmekten korkmayanlar tarafından tesis edildi. Ancak bu iradeyi ortaya koyanlar, içerisinde bulunduğu toplum tarafından pek hoş karşılanmadı. Zira önderlik ettikleri bu değişim, eskiyi yıkacak ve yeniyi inşa edecekti. Mevcut statülerini kaybetme korkusundan bu değişim için gerekli enerjiyi ortaya koymak istememe haline kadar sayısız gerekçelere sahip kişiler tarafından yeri geldi eleştirildiler yeri geldi öldürüldüler! İşte bu düalist çatışma hali, tarihsel pek çok süreçte de kendini sınadı ve nitekim o da değişti. Bugün geldiğimiz noktada ne her şeyi değişimin eleğine atmak doğrudur ne de değişimin önünde kas katı yer almak.
Siyasetteki temel bakış açım işte bu anlayıştır. Bu anlayışa göre partisini çağın gerekliliklerine göre revize etme cesareti ve kararlılığını gösterebilen ve içerisinde bulunduğum partinin genel başkanı da olan Sn. KILIÇDAROĞLU, önemle analiz edilmesi gereken bir şahsiyettir. Kendisinin özellikle 1 Kasım 2015 Seçimleri’nden sonraki yapmış olduğu eylemleri değerli bulmaktayım. Ancak değişim bir süreçtir. Düşüncelerde yer edinmesi ile hayat bulur ve eyleme döküldükten sonrada esas serüveni başlar. Ancak sonlandırmak için somut bir hedefe ihtiyaç vardır. Cumhuriyet Halk Partisi için bu hedef: “İktidar”dır. Cumhuriyetin ikinci yüzyılı içerisindeki ilk seçimlerde bu hedefi gerçekleştirmeye olan inancım da tamdır.
Ancak İnanmak, cesaret ve emekten yoksun olduğu sürece yeterli olmayacaktır. Bu bağlamda özellikle parti örgütümüzün yaklaşan bu iktidar halini anlamaları ve buna dönük olacak şekilde hareket etmeleri gerekmektedir. CHP, statükocu(Mevcut durumu korumak isteyen) bir bakış açısı ile iktidar olamaz. Bu bağlamda kazanılacak her oy ve her insan değerlidir. Genel başkanımızın “Helalleşme” çağrısı, işte bu bakış açısı üzerinden değerlendirilmelidir. Bu sebeple “Yenilik”, partimizin en çok ihtiyaç duyduğu husustur. Bu yenileşme halini; salt yeni yüzler üzerinden yapılan bir örneklendirme ile tanımlayamayız. Değişmesi gereken temel nokta, anlayıştır. Yeni bir anlayış, iktidarın anahtarıdır.
Bu yeni anlayışın örgüte de riayet etmesi gerekmektedir. Ancak bu yenileşmenin önündeki en büyük engel, geçmişin başarısız gölgeleridir. Bu uğurda kimsenin küsmeye ve kırılmaya hakkı yoktur. Rakamlar ortadadır. Uzun yıllar önemli görev işgal eden bu insanların şimdi başarılı olacaklarına inanmak, bir akıl tutulmasıdır. Kocaeli, bir zamanlar sosyal demokrasinin merkezi ve eğitimli nüfusun da oldukça yoğun yaşadığı bir kenttir. Eğitimli nüfusu halen daha çok yüksektir. Ancak AKP iktidarıyla birlikte bu kent, iktidarın en temel kalelerinden birisine evrilmiştir ne yazık ki... Bu değişim sürecinde sesini yeteri kadar çıkartmamış ya da potansiyeli buna engel olan insanların şimdi gür bir sesle bizi temsil edeceklerine inanmıyorum. 2018 yılında 3 milletvekili çıkartmış bu kentte, iktidarın sayısız başarısızlıkları ve yanlışlarına rağmen halen daha milletvekili sayımızı korumaya çalışıyorsak; burada ciddi bir başarısızlıktan söz etmek gerekir. Yukarıda da değindiğim üzere; değişim önce fikirlerde sonrasında ise eylemlerde başlamaktadır. Bu fikriyata sahip olmayan insanların daha fazla görev işgal etmek istemelerini siyasi etik ve rasyonalite bağlamında doğru bulmuyorum.
Partimizin bir değişime ihtiyaç duyduğu gün kadar aşikârdır. Bu sebeple değişim adına sözü olanların konuşması; olmayanların ise susması doğru olandır.
Ben Hasan Ali HAMARAT, geçmişteki yazılarımda neleri değiştirmek istediğimi ve bunun nasıl olması üzerine yazdım ve şimdi olduğu gibi gelecekte de yazmaya devam edeceğim. Örgütümüz ve nihayetinde seçmenimiz takdir eder ise; bunu Gazi Mecliste devam ettirmek istiyorum.
Saygılarımla…