“Artık çocuk değiliz, susarak da bir şeyler diyebiliriz.”
Demiş Hasan Hüseyin Korkmazgil. Şairler çok şeyi pek az sözcüklerle anlatma kabiliyetinde
olanlardır. Büyük şairin bu sözü aslında söylemek istediğim her şeyi karşılıyor. Ancak yine de
birkaç kelam daha edebiliriz. İsrafın böylesine moda olduğu bir dönemde birkaç fazla söz
israf etsek; öyle sanıyorum ki çok sorun teşkil etmez.
Çok zor zamanlardayız ve en kötüsü ise her geçen gün daha da kötü bir hale evirilmekte.
Hükümetin ileri gelenleri hatta Cumhurbaşkanı, sebep oldukları bu ekonomik buhran üzerine
güzellemeler yapmakta, sorunları toz pembe söylemler ile sümenaltı etmeye çalışmakta.
Elbette bu tozpembe söylemlerin en büyüğü; bir tarihle somutlaşmış 2023 masalıydı.
Destekçilerine bir “Süper Güç, Dünya Lideri” olma vaadiyle başlayan bu yolculuk, yine
destekçileri için oldukça hazin bir şekilde noktalanmış görünmekte. Ancak tüm bu olanlara
rağmen iktidar partisine ciddi bir desteğin devam ettiğini hatırlatmakta fayda vardır. Elbette
ciddi bir oy kaybının yaşandığını da hatırlatmakta…Yani süreç, umudu ve umutsuzluğu
içerisinde barındırıyor diyebiliriz. Peki hangisini seçmeli?
İnsan beyni, ikilemlerde kaldığında daima kolay olana yönelir ve umut yeterince romantize
edilmezse; umutsuzluk çok daha kolay gelir insana. Nitekim ülkenin aydınlık yarınları olan
gençler başta olmak üzere vatandaşta ciddi bir karamsarlık ve umut edememe hali göze
çarpmaktadır. Bununla beraber devletin kurumlarında ciddi bir çöküşün başladığını da
gözlemlemekteyiz. Özellikle sağlık sektörü, yaşadığımız doktor göçü sonrası ciddi problemler
yaşamaktadır. Uzmanlar ilerleyen süreçlerde bu sorunun daha da derinleşeceği ve devletin bu
sektörden tamamen çekilerek tüm payı özel sektöre bırakacağını konuşuluyor. Yani paranız
olmadığında tedavi de olamayacağınız günler...
Bununla beraber göç sorununu daha da derinleştirecek iki unsur göze çarpıyor. İlki Batı ile
yaşanan diplomatik gerilim ve bana kalırsa en önemli olan diğeri ise; Türkiye’nin Suriye’nin
kuzeyindeki revizyonist tutumunu sürdürme kararı alması.
Dünya Sefalet Endeksine göre en sefil ülke olduğumuz şu dönemde ben de lafı fazla
uzatmadan bir iki mısra ile yazımı noktalayayım.
“ Ulu masallarla geldik bu günlere
Sonunda rezil olduk cümle âleme
Kâh kandırdık, kâh kandırıldık
Süper güç diye çıktığımız bu yolda
Vatandaşta yen de kırıldı kol da
Yani güzel kardeşim
Zengin daha zengin oldu
Garibanın ise payına düştü
Dert, nefret ve öç
Oldu mu süper güç bize
Süper göç”