Hadi gelin göğsümüzü kabartacak bir veri ile başlayalım! Avrupa’da siyasete en çok ilgi duyan gençliğe sahibiz. Siyaset bilimine biraz ilgi duyanlar, yukarıda paylaştığım verinin aslında bir kıvanç meselesi olmadığının farkına varacaktır. Zira gençliğin siyasete ilgisi ile ülkenin gelişmişlik oranı arasında ters orantı vardır. Yani gelişmiş ülkelerde gençler siyasete ilgi duymaz. Aslında bu durum sadece gençleri de değil tüm yaş grubundan insanları kapsar diyebiliriz.
Öyleyse gelişmiş ülkelerde yaşayanlar, kendilerinden daha aptal birisi tarafından mı yönetilmek ister? Minvalinde makul bir soru sorabilirsiniz. Aslını isterseniz bu sorunun çokça geniş bir alana yayılabilecek bir cevabı var. Belki bu durumu ileride yeniden konuşur-yazarız. Ancak en kabataslak halinde bir cevap verecek olsam:” İlgi duymaya gereksinim duymazlar” derim.
Gelin bu sebepten uluslararası ölçütlere göre gelişmişlik sıralamasında artık Sahra Afrikası ile yarışan ülkemiz özelinde konuşalım biz. Bu ülkede siyasete ilgi duyuyorsunuz diyelim. Peki neler yapabilirsiniz?
Aslında ilk olarak sizi rahatsız eden durumları sesli bir şekilde ifade ederek harika bir başlangıç yapabilirsiniz. Ancak sosyal medya vb. mecralarda yapılan paylaşımlar, asla sesli bir ifade olarak görülmemelidir. Zira bu alan manipüle edilebilir ve bunun farkında olan iktidarlar, sizleri yönlendirmekte hiç zorlanmayacaklardır. Sadece bir günah keçisi ortaya atmak kâfidir. Yani -eril bir dille- “Klavye delikanlılığı” yapmak, hiçbir işe yaramayacağı gibi sizleri örgütlü mücadeleden de koparır. Sizi rahatsız eden sorunları buldunuz- ki eminim hiç zorlanmamışsınızdır- ve sesinizi duyurmakta da kararlısınız diyelim; o vakit sizin gibi düşünen insanları bulacaksınız. Emin olun Türkiye’de mevcut sorunlar üzerine çözüm arayan onlarca nitelikli oluşum mevcut. Onlar size, siz de onlara muhtaçsınız. Bu oluşumlar STK, Dernek, İnisiyatif veya Siyasal Partiler olabilir. Tercihiniz sonrası gerek bu oluşum içi gerekse de ülkedeki yaşayanların refahı adına mücadele etmeniz gerekir. Oluşum içindeki mücadele, ülke demokrasisinin garantörleri olan bu yapıları daha nitelikli bir hale getirecektir. Kendinizden başkaları için mücadele etmek ise; ortak sesinizi güçlendirecek ve gerici oluşumların önünde aydınlık bir bent oluşumuna zemin hazırlayacaktır. Zira hatırlamakta fayda vardır.
“Ya hep birlikte; ya hiçbirimiz!”
Siyasal partiler özeline baktığımızda ise oldukça can sıkıcı bir durum göze çarpmaktadır. Özellikle örgütlerde önemli görev işgal eden kişiler; siyaseti bir elit-zengin uğraşı olarak lanse edebilmektedir. Güçlü bir orta sınıfın oluşmaması ve alt gelir grubuna dahil insanların iyi örgütlenememesi gibi faktörler, bu elitist algıyı hakim kılmaktadır. Bugün geldiğimiz noktada; örgüt seçimlerinde bireysel maddi zenginliğin, bir tercih edilme sebebi olması, hepimizin ortak utancıdır diye düşünüyorum. Milyonlarca üyesi olan oluşumların, kişilerin şahsi servetine muhtaç bırakılması kabul edilemez. Bu hususla, gerek makro gerekse de mikro ölçekte mücadele edilmelidir.
Siyasette temsiliyet, toplumun mozaiği ile doğru orantılı olmalıdır. Bir ülkede üst gelir grubu, toplumun çoğunluğu oluşturmuyorsa; seçilmişler de oluşturmamalıdır. Zira halkı temsil edemezler. Siyasette var olması gereken başat ölçütler; “Liyakat” ve “Emek” olmalıdır. Eğer maddiyat, bu şartları sağlayan insanlara engel teşkil ediyorsa; örgüt, bunu tolere etmelidir. Ancak vurgulamakta fayda görüyorum; bunu örgütten bir takım kişiler değil, bizatihi örgütün kendisi yapmalıdır.
Bu bağlamda; fırsat eşitliği tartışmalarının artık salt cinsiyet temelli dar bir bakış açısıyla yapılmaması gerektiğini ön görüyor ve sırf şahsi serveti münasebetiyle hiçbir liyakati ve emeği olmayan kişilerin bizleri temsil etmemesi gerektiğini düşünüyorum. Mademki her şey sorgulamak ile başlıyor; öyleyse beni rahatsız eden bir hali de sizlerle birlikte sorgulama haline başlamış bulundum.
Gazamız mübarek ola!