‘’Kimse kendimiz için yaşamamızı istemez, herkes bizi kendine saklamak ister ‘’
‘’Sahi Kimdim ben? Bir asinin ve hainin mi karısıydım, yoksa özgürlük savaşçısı bir kahramanın mı? Bir muhalifin mi annesiydim, yoksa özgürlük aşığı bir savaşçının fedakar velisi mi? İnsanlar beni kaç kez zirveye çıkarıp, sonra da kafa üstü yere çakılmama sebep olmuşlardı? oysa ben ikisini de hak etmemiştim.
Ben kendi yeteneklerim veya meziyetlerim sayesinde yükseltmedikleri gibi, aşağıya çekmelerinin nedeni de kendi hatam değildi.’’
Bu cümleler İranlı yazar Perinuş Sanie ‘nin kendini payıma düşen adlı kitabından. Yazının ismi de oradan geliyor zaten .
Kitabı bana fikirlerine değer verdiğim bir arkadaşım önermişti onun tavsiyesi üstüne okudum, iyi ki de okumuşum. Tam da şu sıralar, İran’da yaşanan ve sonra
tüm dünyada yakın uyandıran 22 yaşındaki Kürt kadın Mahsa Aminin 16 Eylülden buna dinci faşist molla rejimi tarafından öldürmesi üzerinden geçen
zamanda okumuş olmam benim için daha da anlamlı oldu.
Kitap, Kadının kimliğinin her durumda nasıl baskılandığının 1979 ve İslam Cumhuriyeti’nin kuruluşundan ardından İran-Irak Savaşına tanık olan kahramanın
aracağıyla yakın İran döneminin önemli olaylarını çok güzel bir şekilde dile getirmiş.
Kitabı okuyunca şunu farkettim; İran’da yaşanan olaylar bizlerinde çok uzağında değil. Her ülkede bulunan kadınlar için ortak sorunlar …
Mahsa Amini için yükselen bu ses, bu mücadele şuanda gerici, dinci faşist molla rejimine karşı mücadelenin sembolü olmuş durumda. İran halkı diktatörlük
altında yaşamak istemiyor. Bugün İran sokaklarından aşina olduğumuz bir ses yükseliyor: “Jin, Jiyan, Azadi”
Kısacası Payıma Düşen, karşılarında geleneğin yüzlerce yılda kurduğu sofra olsa da, payına düşene razı gelmeyen kadınların anlatısıdır.
Sevgilerle...