“Taşı delen suyun gücü değil, damlaların sürekliğidir.”
İçinde bulunduğumuz hiper-enflasyonu hatırlatıyor bu söz nedense bana. Bizlerin hayatını mahveden bir zam değil şüphesiz diyorum kendime, bir zamlar silsilesi...
Önce ÖTV’nin çok yüksek olduğu alkol, sigara vb. ürünlerde kendini gösterdi zamlar. AKP destekçisi olan veya muhafazakâr bir dünya görüşü olan insanlar, bu durumu normalleştirdi hatta haklı buldu. Ardındaki gerekçesi ise hiç sorgulanmadı. Ancak elbette zamlar bu ürünlerle sınırlı kalmadı.
Geldiğimiz noktada temel gıdadan ulaşıma, enerjiden yurt dışı çıkış harcırahlarına kadar her şeye ama her şeye inanılmaz zamlar gelmekte. Yine üreten kesimin birer birer pasifize edilmesinden sebep oluşan dışa bağımlılık, bu sürece hükümet tarafından iyileştirici bir müdahaleyi imkânsız kılmakta. Şayet bunu istiyorlar mı ondan da emin değilim…
Et, balık, yumurta gibi sağlıklı yaşam için tüketilmesi elzem olan ürünler, vatandaşın rüyalarında bile artık kendine yer edinemiyor. Ancak artık olay makarna, çay gibi genelde alt gelir grubunun tükettiği ürünlere kadar gelmiş durumda. Bununla birlikte Ukrayna-Rusya Savaşı’ndan mütevellit bir buğday krizi ile karşı karşıya kalacağımız söyleniyor. Yani makarnayı bile zor bulacağımız günler gelebilir. Tüm bu ihtimaller, doğrudan açlık sınırının altında yaşayan kesimi kapsıyor ve bu kesim her geçen gün daha da büyüyor.
Üst ve Orta gelir grubunun kötü ekonomi yönetimi ile alakalı şikâyetleri, havuz medyası tarafından “şımarıklık”, “şükretmekten uzak olmak” gibi akla ve vicdana sığmayan söylemlerle sümen altı edilebiliyordu. Fakat artık en temel ihtiyaçlarını bile alamayan alt gelir grubunun tepkisi, bu süreçte oldukça belirleyici olacak.
Artan yoksulluk ile kendisini iyice belirginleştiren bir sorunu da konuşmakta fayda var. Temiz-içilebilir su temini. Birçok ilde musluklardan akan şebeke suyu, içmek için elverişli değil. İnsanların tercih ettiği paketli sularda ise inanılmaz bir artış göze çarpıyor. İlimiz Kocaeli’nin değerlerinden birisi olan, Evliya Çelebi’nin Seyahatname’sinde bile bahsettiği bu suyu temin etmek; şimdilerde oldukça pahalı bir hale geldi. O halde bir vatandaş olarak şu tepkiyi dile getirme gereği duyuyorum:
“Ya içilebilir suyu, -Belediyeciliğin en temel görevi olarak- bizlere temin edin ya da iştirak şirketlerinizin satmış olduğu suyu makul fiyatlarla alınabilir bir hale getirin.”
Suyun bile pahalılığını konuşur hale geldiğimiz cennet ülkemizin bir an önce bolluk, refah ve adalete kavuştuğu günlere olan sarsılmaz inancımla…
Selam olsun bu uğurda mücadele eden herkese!