Söylenecek yersarsıntısı gibi uçurumların yarları olan çok ağır cümlelerim var. Seçkin bir gücün üstünlüğüne saygıyı yüreğinde hissedersin. Yaşamın her çeşit acısı karşısında gülümsemek, insanın en büyük silahıdır. Başkaldırı ruhunun ateşi dolaşır damarlarımızda ve kalbimizden dudaklarımıza yükselen sese kulak veririz. Hiçbir güç durduramaz bizim içimizde biriken isyan ateşini ve içimizde yanan ateş damarlarımıza, ruhumuza sığmaz. Beynimize sahip olduğunu sanırsın! Ama ruhumuzu yok etmeden beynimize hükmedemezsin. Bireysel manada kişisel kurtuluşun ikbali peşinde koşmuyoruz, toplumsal kurtuluşa hizmet edip, topyekûn kurtuluş işin savaşıyoruz. Yüksek performans gösteren ekiplerin önemli ve belirgin özelliği takım üyelerinin psikolojik alarak kendilerini güvende hissetmeleridir.
Bilgi toplumun getirisi dijital tekno devrim herkese yetenekleri ölçüsünde farklılıkların öznesinde sahip oldukları olanaklar dahilinde, kısmen fırsat eşitliği yaratır. Ancak adalet terazisinin kefelerinde herkes aynı eşitlikte adaletli davranmaz. Çarpık sistemin özü döngüsel olarak terse çevrilmedikçe, devlet erkinin iktidar gücünü kim kullanırsa kullansın, makus talihimizin iş başındakilerinin insafına terk edilmesinden başka bir şey değildir. Yanarlı, dönerli, çakarlı demokrasi sistemine karşı tepkisel taleplerimizi yüreklilikle köpürtmemiz gerekiyor. Kafadan ‘’dar’beli ‘’ halkın aymazlık uykularından uyandırılma vakti çoktan geldi de geçti. Konuşma ve anlama özrü olan bizim halk uzun havayı çok sever. O yüzden de tiranların çok iyi bildiklerini sandıkları kulaktan dolma hurafeleriyle, yedikleri yalancı dolmaları çok severler. Tarihsel anekdotlarda anlatılan ‘’ En iyi yalan dolan masalları çöl bedevisi Araplar uydurur ve bu şark kurnazı Arapların uydurduğu yalan yanlış masalları en iyi acem ülkesinin insanları İranlılar anlatır ve bu masallara en iyi Türkler inanır ‘’ sözü, teorik olarak bilimsel açıdan kanıtlanmış durumdadır. Umarım ‘’Toplumsal Şuurun ‘’ şirazesi yeniden insan anlağına sirayet eder.
Yeni doğan her çocuğumuzun geleceği emperyalizme ipotek edilmiş durumdadır. Yarınlarımız satılarak bugünlerin saraylarında saltanat sürülüyor. Yediklerinden arta kalan pisliklerini, koca bir ülke, hep birlikte topyekûn temizlemek için büyük bir azim ve sabırla canhıraşça bir mücadele veriyoruz. Gelişmiş demokrasilerde insan hakları ve yasaların toplumsal hayata hakim olduğu ulus devletlerde yürürlükteki yasalar çerçevesinde; haksız, hukuksuz, kanunsuz yiyip de illegal müsriflikleriyle altını pisletenlerden hesap sorulur. O iş asla Tanrıya bırakılamaz! KİMSESİZLERİN KİMSESİ OLAN CUMHURİYETİMİZ de de milletin huzurunda kanunlar nezdinde bu hesap sorulur. Hiç kimse bu yasadışı mafya suskunluğuna kayıtsız kalmayacaktır. Mafyanın derin suskunluk yasası ‘’ omerta kanunu ‘’ derinlerin bilinen ıssızlıktaki suskunluk halinden, kendilerini soyutlayarak kaçıp kurtulamayacaklardır, hiçbir şey lal kalmayacaktır.
Fareli köyün kavalcısının peşi sıra giden koyunların ferasetinde cehalet ile cahillik arasında ince nüans farkı içselleştirilirse karşımıza çıkan ayrıntıda gizli olan sır çözümlenmiş olur. Sistemin çarpık dişlilerinin düzelmesi için cahilliğin bireyselliğine karşın cehalettin toplumsallığı ortadan kaldırılmalıdır. Cehalet bilginin cahilliğidir. Gelir dağılımındaki adil olmayan uçurum bölgesel farklıklar göz önünde bulundurulduğunda aynı kentsel doku içerisinde aynı anda ilk-orta-yakın ve yeni çağ olmak üzere dört asrın birlikte yaşandığı geri kalmışlığın ülkesinde, baş zalim emperyalizm ve yerel işbirlikçileri gazap üzümleri hasadı yapmaktadırlar. Ezilen mazlumların gazap üzümleri kan kırmızı kadehlerde yudumlanır. Mazlumların hakları kan kırmızı şarap renginde olur. İnsan kasaplarının gazabında ezilen mazlum halkımızın, emperyalizm ve emrindeki zalim tirana karşı, anayasal dayanağı olan yasal hakları çerçevesinde; zulme, haksızlıklara ve baskılara boyun eğmeyerek onurlu ve dik bir duruş sergilemek mecburiyeti vardır. Emperyalizme ve onun emrindeki zalimlere başkaldırmayan mazlum uluslar idraklerini yitirirler. Sömürge müstemleke toplumlar gibi gayri ulusal milliyetçi muhafazakâr hükümetlerce baskılanırlar. Kitlesel yığınlar gözünü kar bürümüş emperyalistlerin ve işbirlikçilerinin sermayesi durumuna gelirler. İnsanlık tarihi çelişik çatışmaların benzeri örnekleriyle doludur. Aydınlık güzel günlerin plüralist eğilimleri, kötücül zifiri karanlıkların baskıcı azınlığına üstünlük sağlamasına odaklanmalıdır.
Amansız mücadelemizi; gasp edilen yasal haklarımızın geri kazanılması ve gelişmiş uygarlıklar seviyesine çıkarılması doğrultusunda yoğunlaştırarak öncelemeliyiz. Vasatın cehaletinde öfkeli kara bir yürek ne ileriyi görebilir ne de geçmişten bihaberdir. Karabulutların amansız yıkımları hıçkırıklarla boğulan acıları getirir. Kafasının içi boş, bilgisiz ve de densiz birinde akıl ne arasın? Güç zehirlenmesi yaşayan düzenbaz, tanrısal eşiği aştığına kani getirmiştir. Ölü toprağı serpilmiş yurdumun üstüne, biteviye ölüm uykusu çökmüş kanla sulanmış acıların topraklarının halkına. İşkencecilerin insan mezbahasına çevirdiği kadim topraklarımızın kadim insanları, sayısal rakamlara indirgenip değersizleştirildi. Vicdanı olmayan cüzdan yürekli medya pırasaları bo. kenefi çukurunda aşağılık acımasızlığa hizmette sınır tanımamaktadır.
Kast sistemi inşa eden feodal klanın genetik şifresinin kriptolojik sırrını çözümlemeli olarak deşifre etmeliyiz. İlkel feodal klanın ketum yapısal özelliği, dışarıya kapalı iç dünyasında ördüğü yıkılmaz kalın duvarlarla, sosyolojik açıdan klanın feodal yapısına uygun bir şekilde toplum, kast sistemine göre detaylı bir şekilde ayrıştırılarak, siyasal ve ekonomik açıdan domine edilmelidir. Genel anlamda fikri sapkınlık teorisine bu noktada itibaren dışarıdan gelebilecek her türlü direnç ve karşı koymaya müsaade edilmeyerek, kast klanını yıkıma uğratacak saldırılara karşı kalın zırhtan duvarlar örmüşlerdir. Bu amaçlar doğrultusunda yargı silahını hiç çekinmeden illegalite için araçsallaştıırarak kullanmaktan da beis duymazlar. Yargısal alanı kontrol ve denetimleri altında tutarak, feodal klanlarını korkaklığın ürküntüsünde yargısal zırha büründürüp, psişik metafizik radikalizmin cesaret veren niyet okumalarıyla desteklerler.
Yoğun saplantısal paranoyak değerlendirmelerin caydırıcılığı, uslamlamalardan çok uzak olup, nesnel objektif analitik içerikten yoksun fikri buhranları da basiretsiz vizyonsuzluktur. Muğlak ve akli sapkın düşüncelerin distopik paranoyasında orta çağ misyonerlik romantizminin hayal tacirliği gizlidir. Olgusal içerikten yoksun boş hurafelerin kavramsal iç yüzlerini meydana getiren iskelet, kırık dökük politik söylemlerinin sloganik özdeyişlerini oluşturur. Simgesel vurgulamalardaki çelişik tezatlıklar; kız çocuklarının okumasını yasaklayan, insan yerine koymayan paranoyak metafizik şaklaban soytarılık, kız çocuklarının bedensel özelliklerini de bir obje gibi kavramsallaştırır.
Buradan hareketle başta türban ve giyim -kuşam- kıyafet türeterek zehir kusan anlayış ‘’benim türbanlı bacımı üniversiteye almadılar ‘’ diyecek kadar kendi kendisiyle çelişen bir şizofrenidir. Erkek egemen pozitif ayrımcılık yapacak kadar da ikiyüzlülüğün riyakar takkeyesin de ‘’ Kadına karşı şiddeti önlemeye yönelik İSTANBUL SÖZLEŞMESİNİ ‘’ tek taraflı cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile ulusal ve uluslararası hukuka aykırı bir şekilde feshederek, kadınlarımızın ve kızlarımızın hayatlarını tehlikeli bir şekilde ateşe attılar. Tek adam vesayet rejiminin kanun tanımayan hukuksuz uygulamaları, yerel ve uluslararası hukuku hiçe sayan kararları, hukuk sistemimizi yargısal çöplüğe dönüştürmüştür. Kalitesiz hukuk sisteminde, kişisel hak ve özgürlüklerimiz güvence altına alınmaktan son derece uzaktır. Tek adam sivil vesayet rejiminin bağnaz orta çağ feodal kast sisteminin ironik savrukluğu yörüngesinden sapıp çıkmış ve pamuk ipliği gibi incelmiş çizgisi de ha koptu ha kopacak bir üflemelik canı kaldı ki son çırpınışlar yaşanmaktadır.
Adaletin kılıcı kafayla gövdeyi ayıran giyotin gibi çalışıyor. Ruhun kafasını uçuramazsınız. Beden demir parmaklıklar arkasında olabilir, ancak düşüncelerimize yön veren beynimizin kafası her zaman özgürdür ve gökyüzünde güneşe kanat çırpar! Bedenlerini hür bırakıp düşüncelerini algılarınla kendine tabi kıldığın sözüm ona özgür kölelerin, acınası zavallılardır. Düşüncenin idraki dört duvar arasında karanlık zindanların parmaklıkları arkasında yok edilemez.
‘’ Sadece kendi şahsi çıkarlarının peşinde koşan, yörüngesinden çıkan aptalın fikir ve izandan yoksun huylarını değiştirmek imkansızdır! Dönüştürülmüş çıkarcılığın sapkın bir yörüngesi vardır! ‘’
‘’ - Kendi Şahsi Çıkarlarını Her Şeyden Üstün Tutan Alçak Döneklerle İşimiz Olmaz…’’