Askeri cuntanın ve uzantılarının zindanlarında uzun bir süre yaşadığımız için bizim kuşak çok ilginç alışkanlıklar edindi. Bu alışkanlıklar ve bağımlılıkları başında okuma alışkanlığı ve aşırı siyasallaşma hastalığı gelir. Bu o kadar yaygınlaştı ki, ne bulursak okur hale geldik. Sanki lazım olacakmış gibi dinler tarihi adı altında Zebur, Tevrat, İncil ve Kuran‘ı dahi hatmettik. Bu teknik kitapları okurken dinlenmek için çeşitli romanları okuyorduk, bunların başında Fırtına, Paris Düşerken ve Dipten Gelen Dalgalar gibi Avrupa kapitalist sistemin nazı sonrası Amerikancıların ve gatocuların kurdukları GLADYO örgütlenme modellerini içeriyordu.
78 kuşağı bizler Akademik kariyer edinemeden mücadelenin içinde yoğrulduk. Can ve mal güvenliğimizi faşist saldırılardan korumak için ortaklaşma, örgütlenme ve direnme çabaları içinde olduk. Merkezi otorite ve onun faşist müttefikleri acımasızca devrimci halk güçlerine saldırıyor, her gün aydınları, öğretmenleri, gençleri katlediyor, bunlara karşı direnmeye çalışan halkın oluşturduğu halk komitelerine ve direniş komitelerine yasadışı yapılar diyerek, anarşist, terörist etiketleri yapıştırıyor, halkın kurduğu komünleri sıkıyönetim ve askeri müdahalelerle bastırmaya çalışıyor, faşizme karşı direnen tüm anti faşist güçleri sıkıyönetim cezaevlerinde yargılıyor, milliyetçi cephe karşıtı tüm yapılara açıkça savaş ilan ediliyor, binlerce CHP üyesi olan aydınlar,öğretmenler ve diğer gençliler ağır işkencelere tabi tutuluyor, Alevi yurttaşlarımızın bulunduğu bölgelerde toplu katliamlar yapılıyor, tüm bunlara karşı direnmesi ve önderlik yapması gereken Cumhuriyet Halk Partisi ve onun lideri Bülent Ecevit Cumhuriyet Halk Partisini terk edip, Siyasal İslamcıların ve fetocu cemaatçilerin müttefiki haline geliyor.
Bu MC (milliyetçi cephe) kimlerden oluşuyordu? Bu yapı Deniz Gezmişleri asan alçaklardan oluşuyordu. Başta, Adalet Partisi(AP) Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Milli Selamet Partisi (MSP) Cumhuriyetçi Güven Partisi (CGP) bulunuyordu. Bugünkü AKP’nin ve müttefiklerinin ayak izlerini, 12 Eylül öncesi iç savaştaki faşist ittifakta bulunabilir. Bugünlerde bunlara kent burjuvalarıyla birlikte iş yapan sözde CHP muhalefetlerinde kendilerini siyasi kariyerlere taşımaya çalışan kent burjuvazisinin, CHP kanadında katarsak pazılı tamamlamış oluruz.
Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran irade mevcut yapıyı aşağıdan yukarıya parçalamış, yeni Siyasal sistemi yukardan aşağıya doğru kurmuştur. Mustafa Kemal Atatürk ve Kuvve-i Milliyeci kadrolar, emperyalist, kapitalist işgallere ve işbirlikçilere karşı savaşmamış olsaydı, bugünkü mevcut devlet olmazdı, zaten uluslararası kapitalist sistem, Türkiye Cumhuriyetini mevcut yapısıyla kabul etmemekte, Mudanya Mütarekesini imzalamayan ABD,Türkiye’deki Anti Amerikancı, Kemalist ve Devrimci eğilimlerden çok rahatsız olduğunu açıkça ilan etmektedir.
1950’de DP karşı devrimiyle Kemalist devlet biçimi yıkılmış, ekonomik altyapı da kapitalist üretim biçimi ve üretim ilişkileri hakim olmaya başlamıştır.
27 Mayıs 1960 ihtilalıyla Albay Alparslan Türkeş marifetiyle başbuğluk ilan etmek isteyen ABD’nin uzun soluklu faşist diktatörlük rejim hayali suya düşmüş, Ankara Garnizon Komutanı Tuğgeneral Cemal Madanoğlu’nun bu ekibi tutuklayıp sürmesi ile ekonomik alt yapıda tasfiye olan Kemalist üretim ilişkileri, siyasi üstü yapıda ismen kendini devam ettirmiştir.
1961 Anayasasını yapan ve sözcülüğünü üstlenen Profesör Muammer Aksoy, bugün bile gıpta ile bakılabilecek demokratik Anayasa yapmıştır. Ekonomik alt yapıda yaşanan değişimin niteliği burjuva diktatörlüğü, siyasi üst yapıdaki demokratik İşleyişleri taşıyamaz olmuş, faşist baskı yasalarıyla 61 Anayasası 1970’de ilan edilen 12 Mart Cuntasıyla kuşa çevrilmiştir. Artık ,ABD Türkiye’de Başbuğluk yerine,Tarikatçılık ve Cemaatçilik yoluyla eğe menlik kurma çalışmalarına başlamış, FETOCU-TOTOCU oluşumlarla Kemalist rejimin altı boşaltılmış, Mustafa Kemal’in düşünceleri bu dönemde yerini sembolik heykellere bırakmış, önümüzdeki süreçte de Atatürk Posterleri yerine Vahdettinlerin, Erdoğanların helkelerinin dikileceği siyasal İslami yönetimlerin hayalleri yaşanmaktadır.
Türkiye’de yaşanan ve CHP ile kurulan Kemalist Devrim 12 Mart Askeri Cuntasının darbesi ile Cumhuriyet Halk Partisi Milletvekili Nihat Erim’in Başbakanlık marifetiyle yıkılmış, yerine sömürge tipi faşizm inşa edilmiştir. Cumhuriyet Halk Partisi’nin bir kısım vekillerini ele geçirmiş olan burjuva güçleri, İsmet İnönü’nün direnmesine rağmen 68 kuşağı Devrimci geleneğin temsilcileri Deniz Gezmişleri asmış Mahir Çayanları KIZILDERE’ DE toplu katletmiş, İbrahim Kaypak kayaları ve yüzlerce devrimciyi işkencelerde öldürmüştür.
Burjuvazi tüm bunları niçin yapıyor ?
Türkiye’nin kapitalistleri çok kötü ve zevk için mi gençleri ve aydınları kastediyor?Tabii ki hayır. Burjuvazi kapitalist üretim ve sömürü sistemini sürdürmek istiyor. Bu sömürü sistemini parlamentonun da açık olduğu demokrasicilik oyunun oynandığı, 1980’den sonra kurulan ve geliştirilen sömürge tipi faşizmin gizli, açık icrasıyla uyguluyor. Demireller, Türkeşler, Ecevitler Özallar, Erdoğanlar bu sistemi seçtirdiği yöneticilerdir.
2022 Türkiye’sinde bugün itibari ile durum nedir?
Türkiye burjuvazisi AKP marifetiyle artık sömürü düzenini sürdüremeyeceğini anlamış, çeşitli alternatifler hazırlayarak önümüzdeki seçimlerde yeni bir Siyasal sistem kurmaya çalışmaktadır. Şu anda olağan üstü hal uygulanmakta, Sivil sıkıyönetimler ve kayyumlarla tüm demokratik temayüllerin canına okunmaktadır. Faşist yasalar meşrulaştırılmış, devletin tüm kurumları kendi Anayasal kurallarını bile tanımaz hale gelmiş, sistem kontrolden çıkmış, yönetenler yönetemez, yönetilenlerde yönetilemez hale gelmiştir. Tam bir milli kriz yaşanmaktadır. Dünyanın tüm ülkelerinde böyle durumlarda ayaklanmalar, anarşi ve kaos olur. Türkiye’de bunun yerine derin bir sessizlik ve 2023 yılında ortaya konulacak sandık beklenmektedir. Gençlerin ve kadınları bu zalim düzene karşı çok soğuk sessizliği bundandır.
Türkiye’de yaşayan emekçi halk güçleri ve genç nesi Mustafa Kemal’in kurduğu sistemi özümsemiş, demokratik temayülleri içselleştirmiş,tüm zorluklara rağmen demokratik parlamenter sistemi sahiplenmiştir.
Artık kentlerde kurulan ve her yeri ahtapot gibi saran burjuva yönetim biçimleri AKP yerine, CHP’ye, İyi Partiye el atmakta, oralarda sömürü düzenine devam etmeye çalışmaktadır. AKP - MHP kliğinin kurduğu ceberut sömürü sistemi yıkılacak, yerine halkın demokratik parlamenter sistemi kurulacaktır. Cumhuriyet Halk Partisinde musallat olmaya çalışan, bu burjuva siyasetçilerine karşı durmak, temel görev haline gelmiştir. Bugüne kadar Cumhuriyet Halk Partisinde ehvenişer, yani kötünün iyisini seçmek zorunda kalıyorduk. Artık ehvenişer seçmeyeceğiz. Artık iyinin de iyisini seçme zamanı!
İYİLİK İYİDİR.