2001 ağır ekonomik krizde boğulan Türkiye ekonomisi tamamen burjuva diktatörlerinin eline geçmiştir. Hükümet olmayı devletin tüm olanaklarını futursuzca kullanıp, hazineyi soymak olarak gören Türkiye'nin sağ partileri, hükümet ederken gizli-açık faşist baskı yasaları uygulayarak halka zülüm etmişlerdir.
1950 karşı devrimi ile burjuva diktatörlüğü Türkiye'nin düzenine hakim olmuş, kendisine en sert karşı durabilecek olan Kemalistleri, devrimci sosyalistleri, Alevileri, gençleri ve kadınları düşman olarak görüp, itibarsız haline getirmeye çalışıyorlar. 1950’de DP’nin hükümet olmasıyla ekonomik alt yapıda çoktan tasfiye edilmiş olan kemalist kurumların siyasi savunucularını baskı ve işkencelerle ziverbey köşkelerinde zülme tabi tutmuşlardır. Türkiye devrimci hareketinin lideri Mahir Çayan kemalizm tanımı yaparken ”küçük burjuvazinin (asker-sivil, köylü, halk) en radikal kanadının anti-emperyalist tavrıdır” değerlendirmesini yapmıştır. 1920 Kurtuluş Savaşı'nın devamı olması gereken MDD’nin (Milli Demokratik Devrim) baş müttefiklerinin “kemalistler” olduğunu belirtmiştir. Kemalist devriminin ve kemalizmin en önemli özelliği anti-emperyalizmdir. Emperyalizm kapitalizmin en yüksek aşaması olduğundan aynı zamanda anti-kapitalisttir.
Kemalistler ve CHP burjuva ideolojisini değil devrimci, halkçı ideolojiyi temsil etmektedir. Türkiye'de kemalist olmadan sosyalist olunamaz.
M.Kemal ATATÜRK yaşamının son yıllarında İtalya da gelişen Mussolini liderliğindeki faşist harekete çok büyük nefret duymaktaydı. İtalyan faşizminin Libya’da uyguladığı soykırımı nefretle kınamakta faşist Mussolini'yi ciddi kanallarla uyarmakta idi.
Milliyetçilikten ırkçılığa geçenler faşist baskı ve zülmü uygularlar. M.Kemal Atatürk’ün devrimci, ulusalcı, halkçı çizgisi terkedilmiş, milliyetçilik ve ırkçılık ülkenin bölünmesine neden olmuştur.
Türkiye Cumhuriyeti tüm kurumlarıyla 1950 itibariyle Atatürk’ün kurduğu kemalist çizgiyi terketmiş, Pentagon'un ve NATO’nun dikte ettiği burjuva diktatörlüğününün bir devlet biçimi olan “sömürge tipi faşizm”i tercih etmiştir.
Son Kemalist general Cemal Madanoğlu,1960’da Pentagon'un Türkeş vasıtasıyla uygulamak istediği BAŞBUĞLUK sistemini engellemiş, Ankara garnizon komutanı General Cemal Madanoğlu, Türkeş ve arkadaşlarını tutuklamış, gayri resmi ev hapsinde olan milli mücadele kahramanı İsmet İnönü’ye ordunun parlamentonun emrinde olduğu tekmilini vermiştir.
Cumhuriyetin ve Atatürk’ün kurduğu sistemin kurucu partisi CHP, bugün bu işin neresindedir? Bunu öğrenebilmemiz için Prof.Dr. Muammer Aksoy’un kitaplarını okumamız gerekir. 1961 Anayasasını yazan ve CHP’nin Kemalist kural ve kurumlarını yeniden tahlil eden Muammer Aksoy, 2. Dünya Savaşında yaygınlaşan Nazizm, faşizm ideolojinin milliyetçi-ırkçı çizgisinden etkilenen CHP içindeki bu otoriter sapmaya karşı İnönü ile birlikte partinin 1960’lı yıllarda hangi çizgide yürüyeceğinin ideolojik temelini belirlemiştir. 1961 itibariyle CHP ve Kemalistler Prof. Dr. Muammer Aksoy’un ortaya koyduğu gibi DEMOKRATİK SOSYALİZM’i benimsemiş, bunu İsmet İnönü “ortanın solu” olarak ilan etmiştir.
Artık CHP, SOL bir parti olduğunu resmen açıklamıştır. 11 yıl CHP’de PM üyeliği yapan ve uzun yıllar CHP’yi Avrupa Parlamentosu'nda Sosyalist grupta temsil eden Muammer Aksoy hocamız, demokratik sosyalizmin gelişimi konusunda CHP’ye, Türkiye’ye ve Avrupa konseyine de önemli katkılarda bulunmuştur.
CHP’nin Mustafa Kemal ATATÜRK’ten sonra en büyük ideolojik lideri olan Muammer Aksoy hocamız, Türkiye'nin Atatürk’ün çizgisinden sapmakta olduğunu farketmiş ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE DERNEĞİNİ kurmuştur. ADD’yi kurduktan bir yıl sonra gerici-faşist çete, Muammer Aksoy hocamızı katletmiştir.
Mustafa Kemal Atatürk’ün ve CHP’nin 1 numaralı teorisyeninin (Prof. Dr. Muammer AKSOY) 7 tane kitabı vardır. Kurucusu olduğu ADD’de ve 1961 yılında yeniden teorisini belirlediği CHP’de bu kitapların hiçbiri yoktur. CHP’nin kadrolarından ve T.C.’den saklanan Muammer Aksoy’un ideolojik çizgisinin özü anti-emperyalist, anti-kapitalist DEMOKRATİK SOSYALİZM çizgisidir.
Yakın zamanda CHP’nin ve DEĞİŞİMİN LİDERİ Kemal Kılıçdaroğlu, liberalizmi reddettiğini açıklamıştır.
Ben bu yazımla üyesi ve il delegesi olduğum ve zamanın ruhuna uygun olacaktır diye 2 yıllığına seçtiğimiz ve oy verdiğimiz CHP Kocaeli örgütünün il başkanı kardeşime ve yöneticilerine sesleniyorum. “Neyin sağı solu sağ-sol mu kaldı” dediniz ya, CHP’nin tüzüğünden aktarma yapıp okumanızı öneriyorum.
CHP tüzüğü madde 1./4. bent. “CHP, başta kurtuluş savaşımız olmak üzere aydınlanma ideallerini emek mücadelelerini sosyal demokrasinin özgürlük eşitlik ve dayanışma ilkelerini benimseyen çağdaş demokratik SOL bir PARTİDİR”
CHP tüzüğü madde 30/1.bent. “Partinin genel politikalarını oluşturmak açısından İllerde; il danışma kurulları, ilçelerde; ilçe danışma kurulları toplanır”.
Tüzük madde 30/2.bent. “danışma kurulları üç ayda bir il ve ilçe başkanlarının başkanlığında toplanır“
Tüzük madde 52/1.bent ”TBMM Üyeliği için adayların belirlenmesinde yöntemler; ön seçim, aday yoklaması ve merkez yoklamasıdır. Ön seçim ve aday yoklaması öncelikli yöntemdir”
Madde 52/2.bent ”Bir kişi iki dönem üst üste merkez adayı gösterilemez.“
Madde 52/3.bent ”Önseçim üye kütüğünde kayıtlı üyelerin katılımıyla yapılır. Aday yoklaması seçilmiş delegelerle yapılır, her ikisi de hakim denetimi ve yönetimi ile yapılır. Merkez yoklamasında adayları parti meclisi belirler.”
Bu alıntıları burda dile getirmemde ki amacım, 2 yıllığına seçtiğimiz CHP Kocaeli il örgütünün 3,5 yıldır hizmet vermesinden kaynaklanabilecek yorgunluğa, atalete, uğramadan tüzüğün emrettiği şekilde hareket etmelerine çağrıdır.
CHP sol partidir. Yeterince sağ parti vardır. SOL çizgiyi içselleştiremiyenler varsa sağda MAMA boldur, hem Solcu olmayıp hemde CHP’de mücadele etmek zor gelir. Bir diğeri ise CHP liberalizmi ve kapitalizmi reddetmektedir, sınıfsal olarak burjuva olup, CHP’ye yön vermek çelişki yaratır. Bir diğeri ise CHP’de aday belirleme yönteminin esas olarak üyelerin belirlediği ÖN SEÇİMdir.
Kocaeli'nde artık ÖN seçim ZORUNLULUK haline gelmiştir.
Sonuç olarak; üyelerle ön seçim talebimizin amacı CHP Kocaeli’nin dinamizmini mevcut milletvekilleri Ankara'da yeterince temsil edememişlerdir yargısının oluşmasıdır. İl örgütünü ele geçiren klik kendi ekibini Ankara’ya taşımakta, bu da CHP’de büyük haksızlığa neden olmaktadır. Buradan açıkça ifade ediyorum. Uzun yıllar devlet memuru olduğu halde CHP’nin her eyleminde yeralan Ehlinaz Hoca, Mustafa Hoca gibi parti emekçilerinin önleri kesilmekte; CHP en önemli sloganı olan HAK, HUKUK, ADALET ihlal edilmektedir.
Demokrat kamuoyuna açık çağrımızdır.
TÜRKİYE'NİN DEMOKRATİK DEĞİŞİMİ İÇİN Milletvekili adaylarımızı biz üyeler belirleyelim.
BİN ÇİÇEK AÇSIN BİN FİKİR YARIŞSIN
HODRİ MEYDAN;
ŞİMDİ DEMOKRASİ ZAMANI!