Türkiyenin sosyal, siyasal ilişkilerinde ve devletin, hükümetin çalışmalarında “idarenin adamları” önemli yer işgal ederler.
Bunlar kimlerdir? Bu makbul vatandaşlar iktidarların ve yerel yönetimlerin AR-GE çalışması yerine kullandıkları “sokak muhbirleri”dir.
Osmanlı padişahları jurnalcılık olarak nitelendirdiği, bir kısım karaktersiz ve kişiliksiz tebalarından istihbarat için yararlanmıştır ve kadılar bu saray soytarılarının verdiği bilgilere göre cezalar yağdırmıştır. Padişah Abdulhamit egemenliğini bu zorba junnalcılar marifetiyle sürdürmüştür. Şimdi bizim cenahtan biz Osmanlı'nın torunlarıyız neden böyle diyorsun diyenler olabilir. Ben Osmanlı'nın falan torunu değilim, dedem Hüseyin Odabaş'ın (pathi) torunuyum. Çünkü doğduğum ve büyüdüğüm topraklarda LAZ halkı kendi kaderini kendisi çizmiş, Osmanlı'nın ve İngilizlerin işbirlikçi Rum çetelerinin işgal, ihanet çizgisini reddetmiş, Topal Osman kuvvetleriyle Ulusal Kurtuluş Savaşı'nda ilk kurtulan bölge olmuştur.
Ben Mustafa Kemal Atatürk'ün yıktığı Osmanlı ailesinin malı değil, bağımsızlık mücadelesini başarıp Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran Devrimci, Demokratik Cumhuriyetin özgür bireyiyim. Osmanlı istibdatı hayalleri kuranları geçit vermeyeceğiz.
12 Eylül 1980 yılında askeri darbe ile iktidara el koyan Pentagon'a bağımlı CUNTA ülkemizi hapishaneye çevirmiş milyonlarca devrimciye ve halka ağır işkenceler, zulüm uygulamıştır. 80 yılında gözaltına alınan benim gibi devrimci gençlere 90 gün yasal işkence yapma kanunu çıkarmış herbirimizi aylarca zulüm ve işkence tezgahlarında testlerden geçirmiştir.
Türkiye halkına açıkça savaş açan cuntacı generaller ve onun işbirlikçileri, 1984’lerde kendi kontrollerinde yeni bir “demokrasicilik” oyununa sürüklemiş bugün farklı farklı partilerde bu demokrasicilik oyununun figüranlığını yapmaktayız. Cunta anayasasına göre dizayn edilen yeni sistemin adı FAŞİZMİN MEŞRULAŞMIŞ halidir. Türkiye siyaseti ve bu siyasetin kadroları 40 yıldır İDARE’nin adamları olarak, bu zalim düzene figüranlık yapmaktadır. ANAP’la başlayan PRENSLER ve PAPATYALAR sistemi sağdan sola tüm partilere sirayet etmiş tüm siyasi kadrolar ve partiler EMPERYALİZME BAĞIMLI ÇARPIK KAPİTALİST SİSTEMİN çanak yalayıcıları haline gelmiştir.
Bugün Türkiye’de partilerde demokrasi diye birşey yoktur. Sağ partilerde Başbuğluk, Reislik, sol partilerde de delege ağalığı ve PARTİ MECLİSİ diktatörlüğü hakimdir.
Mayıs veya Haziran ayında Cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimi yapılacak. Emin olun seçilmiş idarenin adamlarına oy vereceğiz. Şimdi idarenin adamı derken ANAP’ın başkanı Özal’ın eşi Semra Özal’ın siyaset sahnesine sürdüğü PAPATYALAR, geleneği Baykallı CHP’ye de yansıdı, ev ziyaretlerinde GALOŞ giyen yakası kürkü, parfüm kokulu, Kokanaların Milletvekili olduğu süreçler yaşandı. Siyasette kadın kokusu ve emekçi kadroların ter kokusu unutuldu, tamamen KENT BURJUVAZİSİNİN CHP kanatlarının eğemenliği hakim oldu. 30-40 yıl önce mimar, mühendis, sanayide çırak olanlar trilyoner oldular.
Artık, CHP’de İDARENİN (yöneticilerin) ADAMLARI’na ve YAKASI KÜRKLÜ Kokonalarına OY VERMEYECEĞİZ.
Canan Kaftancıoğlu gibi Ekrem İmamoğlu gibi kadroları biz üyeler seçeriz.
ÖN SEÇİM yoksa sonuç HEZİMET olur.
ÖN SEÇİM VARSA İKTİDARDA VAR!