petshop
Mecidiyeköy escort Şişli escort Bakırköy escort Halkalı escort Avcılar escort Şirinevler escort Bahçeşehir escort Taksim escort Beşiktaş escort Kartal escort Kadıköy escort Ümraniye escort Anadolu Yakası escort Maltepe escort Beylikdüzü escort Pendik escort Avrupa yakası escort Adana escort Kocaeli escort Antalya escort Gaziantep escort beşiktaş escort ataköy escort şişli escort eskişehir escort fethiye escort sakarya escort muğla escort malatya escort samsun escort denizli escort konya escort kayseri escort ankara escort bursa escort

Erzurum Evden Eve Nakliyat Aşkale Evden Eve Nakliyat Aziziye Evden Eve Nakliyat Çat Evden Eve Nakliyat Hınıs Evden Eve Nakliyat Horasan Evden Eve Nakliyat İspir Evden Eve Nakliyat Karayazı Evden Eve Nakliyat Karaçoban Evden Eve Nakliyat Köprüköy Evden Eve Nakliyat Narman Evden Eve Nakliyat Palandöken Evden Eve Nakliyat Olur Evden Eve Nakliyat Otlu Evden Eve Nakliyat Pazaryolu Evden Eve Nakliyat Pasinler Evden Eve Nakliyat Şenkaya Evden Eve Nakliyat Tekman Evden Eve Nakliyat Tortum Evden Eve Nakliyat Uzundere Evden Eve Nakliyat Yakutiye Evden Eve Nakliyat

Gebze escort bayan

Hasan Ali Hamarat
Köşe Yazarı
Hasan Ali Hamarat
 

Düşmanı Meçhul Savaş

Kadim zamanlardan beri insan ilişkileri, birbirine zıt iki kavramı baz alarak anlamlanıyor: “Çatışma(Savaş)” ve “Sükunet(Barış)” Eğer sükunet bozulursa çatışma devreye girecek ve sonra yine sükunet sağlanacak ve sonra yine… Doğrusunu isterseniz bu bakış açısına pek saygı duymuyorum. Zira bu tanımlama, savaşa soylu bir anlam ifade etmek için oldukça işlevsel. Öyle ki; savaş, -bu halden beslenen kişiler tarafından- üzerine şiirler yazılacak kadar yüceltebilecek bir kavram olmuş. Oysa insanlığın en aşağı eylemlerinden birisi… Günümüze değin savaş olgusunu meşrulaştıracak birçok görüş-kavram ortaya atıldı. Bunları saymak, çokluğundan mütevellit gereksiz ve anlatmak istediklerime karşı bazı algıların kapanmaması adına da kaçınmam gereken bir durum. Zira bu kavramlar, toplum nezdinde tartışmaya kapalı dogmalar. Ancak “savaşın yaratılmış haklı nedenleri”, önemli bir konu. Tarihte, toplumları mobilize etme yeteneğine sahip olan insanlar, bu nedenleri yaratmak bağlamında oldukça yetenekli olmuşlardır hep. Meşru savaşlar, bu nedenlerden bağımsız düşünülemez. Elbette savaşın karşı tarafından da… Düşmandan! Zor günler geçiriyoruz. Pandemi gibi tüm dünyayı etkileyen bir hale ek olarak, ülkeyi  yönetenlerin bilimsellikten uzak keyfi yanlış kararları, bizleri derin bir ekonomik krizin içerisine itmiş durumda. Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu hali: “Ekonomik Kurtuluş Savaşı” olarak değerlendiriyor. İktisat biliminin temel kavramlarına zıt düşecek şekilde alınan ve programlı bir halden oldukça uzak bir görünüm arz eden bu yeni ekonomik bakış açısı, görünen o ki; bir savaş halini gün yüzüne çıkarmış durumda. Peki kime karşı savaşıyoruz? Bu soruya “Dış Mihraklar”, hatta biraz mübalağa diliyle “yedi düvele karşı” gibi cevaplar vermek, kendi adıma tatmin edici olmadığı gibi birazda gülüncüme gidiyor. Aklıma şöyle bir diyalog geliyor: “Kime Karşı Savaşıyorsun?” “Düşmana Karşı!” İçinde bulunduğumuz bilgi çağında, kendisine karşı topyekün bir savaş hali içinde olduğumuz düşmanımızı net bir şekilde tanımlayamamak, ilginç ve hiç şüphesiz üzücü bir durum. Bu savaşa meşruiyet kazandıracak argümanlar konusunda ise oldukça bonkör bir yönetimimiz var diyebilirim. Bazen mazlum halkların kurtarıcısı, bazen ise Müslümanların kutsal kitabı Kuran’dan alıntılanan bir surenin bizlere nasihatleri… Seneler evvel İranlı bir avukat ile yapmış olduğum sohbette, ülkesine karşı Gayri-irticai sebeplerden olsa gerek küçümseyici bir tavır takınmıştım. O ise bana; bir bakıma haklı olduğumu ancak ülkesinin hala bağımsızlık bağlamında bizden çok ileride olduğunu söylemişti. Zira ona göre Türkiye üretici bir ülke değildi ve üretici olmayan bağımsız da olamazdı. Bugün içinde bulunduğumuz bu hal içerisinde ben de ona bu konudaki haklılığını iade etmeliyim. Zira Mustafa Kemal Atatürk ve kahraman silah arkadaşlarının bağımsızlık için vermiş oldukları o onurlu mücadelenin ürünü olan Cumhuriyet ve onun iktisadi kazanımları, bugün emperyalist güçlerin maşası olan BAE, Suudi Arabistan gibi ülkelerin aç gözlü istekleriyle tehlike altında. Neredeyse her gün, bir kurumumuz, fabrikamız, limanımız peşkeş çekiliyor. Öyleyse nasıl bir Ekonomik Kurtuluş Savaşı stratejisi içerisindeyiz? “Savaş Sanatı” adlı eserin yazarı olan ünlü kumandan Sun Tzu der ki: “En büyük zafer, savaşmadan kazanılandır.” Ancak Erdoğan, böylesi bir zaferi pekte elde edebilecek gibi görünmüyor. Madem öyle, bir kurtuluş savaşı verilecekse; kendisinin nedense hep en zor zamanlarında hatırladığı ve tarihin gördüğü en büyük komutanlardan birisi olan, aynı zamanda gerçek Kurtuluş Savaşı’mızı da yöneten, ülkemizin kurucu lideri Mustafa Kemal Atatürk’ün tarihe mal olmuş o ünlü sözünü dikkate almasında fayda var: “Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır. O satıh, bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı, vatandaşın kanı ile ıslanmadıkça terk olunamaz. “ Erdoğan bilmelidir ki; bu ülkenin insanı, sadece bağımsızlığı için savaş verir. O yüzden kendisi, dini ve milli değerleri bir ekonomik savaş halini meşru göstermek için kullanmaktan vazgeçmelidir. Türkiye Cumhuriyeti, Anayasada belirtildiği üzere Demokratik, Laik, Sosyal bir Hukuk Devletidir ve bu hale zıt bir görünüm arz eden açıklama, hal ve hareketlerden kaçınmak, tüm vatandaşlar için olduğu gibi Cumhurbaşkanı için de geçerlidir. Kendisini, tüm makamların en üstü olan halkın bir ferdi olmam sıfatıyla, yukarıda belirttiğim hususlarda daha dikkatli olmaya davet ediyorum. Sözlerimi bütün umutsuz zamanlarıma fener olmuş bir hitabeden bir pasaj ile noktalıyorum. Aydınlık yarınlarda görüşmek dileğiyle…  “… Millet, fakru zaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir. Ey Türk istikbalinin evladı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen, Türk İstiklal ve Cumhuriyetini kurtarmaktır. Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur.”    
Ekleme Tarihi: 25 Ocak 2022 - Salı

Düşmanı Meçhul Savaş

Kadim zamanlardan beri insan ilişkileri, birbirine zıt iki kavramı baz alarak anlamlanıyor: “Çatışma(Savaş)” ve “Sükunet(Barış)” Eğer sükunet bozulursa çatışma devreye girecek ve sonra yine sükunet sağlanacak ve sonra yine…

Doğrusunu isterseniz bu bakış açısına pek saygı duymuyorum. Zira bu tanımlama, savaşa soylu bir anlam ifade etmek için oldukça işlevsel. Öyle ki; savaş, -bu halden beslenen kişiler tarafından- üzerine şiirler yazılacak kadar yüceltebilecek bir kavram olmuş. Oysa insanlığın en aşağı eylemlerinden birisi…

Günümüze değin savaş olgusunu meşrulaştıracak birçok görüş-kavram ortaya atıldı. Bunları saymak, çokluğundan mütevellit gereksiz ve anlatmak istediklerime karşı bazı algıların kapanmaması adına da kaçınmam gereken bir durum. Zira bu kavramlar, toplum nezdinde tartışmaya kapalı dogmalar. Ancak “savaşın yaratılmış haklı nedenleri”, önemli bir konu. Tarihte, toplumları mobilize etme yeteneğine sahip olan insanlar, bu nedenleri yaratmak bağlamında oldukça yetenekli olmuşlardır hep. Meşru savaşlar, bu nedenlerden bağımsız düşünülemez. Elbette savaşın karşı tarafından da… Düşmandan!

Zor günler geçiriyoruz. Pandemi gibi tüm dünyayı etkileyen bir hale ek olarak, ülkeyi  yönetenlerin bilimsellikten uzak keyfi yanlış kararları, bizleri derin bir ekonomik krizin içerisine itmiş durumda. Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu hali: “Ekonomik Kurtuluş Savaşı” olarak değerlendiriyor. İktisat biliminin temel kavramlarına zıt düşecek şekilde alınan ve programlı bir halden oldukça uzak bir görünüm arz eden bu yeni ekonomik bakış açısı, görünen o ki; bir savaş halini gün yüzüne çıkarmış durumda. Peki kime karşı savaşıyoruz?

Bu soruya “Dış Mihraklar”, hatta biraz mübalağa diliyle “yedi düvele karşı” gibi cevaplar vermek, kendi adıma tatmin edici olmadığı gibi birazda gülüncüme gidiyor. Aklıma şöyle bir diyalog geliyor:

  • “Kime Karşı Savaşıyorsun?”
  • “Düşmana Karşı!”

İçinde bulunduğumuz bilgi çağında, kendisine karşı topyekün bir savaş hali içinde olduğumuz düşmanımızı net bir şekilde tanımlayamamak, ilginç ve hiç şüphesiz üzücü bir durum. Bu savaşa meşruiyet kazandıracak argümanlar konusunda ise oldukça bonkör bir yönetimimiz var diyebilirim. Bazen mazlum halkların kurtarıcısı, bazen ise Müslümanların kutsal kitabı Kuran’dan alıntılanan bir surenin bizlere nasihatleri…

Seneler evvel İranlı bir avukat ile yapmış olduğum sohbette, ülkesine karşı Gayri-irticai sebeplerden olsa gerek küçümseyici bir tavır takınmıştım. O ise bana; bir bakıma haklı olduğumu ancak ülkesinin hala bağımsızlık bağlamında bizden çok ileride olduğunu söylemişti. Zira ona göre Türkiye üretici bir ülke değildi ve üretici olmayan bağımsız da olamazdı. Bugün içinde bulunduğumuz bu hal içerisinde ben de ona bu konudaki haklılığını iade etmeliyim. Zira Mustafa Kemal Atatürk ve kahraman silah arkadaşlarının bağımsızlık için vermiş oldukları o onurlu mücadelenin ürünü olan Cumhuriyet ve onun iktisadi kazanımları, bugün emperyalist güçlerin maşası olan BAE, Suudi Arabistan gibi ülkelerin aç gözlü istekleriyle tehlike altında. Neredeyse her gün, bir kurumumuz, fabrikamız, limanımız peşkeş çekiliyor. Öyleyse nasıl bir Ekonomik Kurtuluş Savaşı stratejisi içerisindeyiz?

“Savaş Sanatı” adlı eserin yazarı olan ünlü kumandan Sun Tzu der ki: “En büyük zafer, savaşmadan kazanılandır.” Ancak Erdoğan, böylesi bir zaferi pekte elde edebilecek gibi görünmüyor. Madem öyle, bir kurtuluş savaşı verilecekse; kendisinin nedense hep en zor zamanlarında hatırladığı ve tarihin gördüğü en büyük komutanlardan birisi olan, aynı zamanda gerçek Kurtuluş Savaşı’mızı da yöneten, ülkemizin kurucu lideri Mustafa Kemal Atatürk’ün tarihe mal olmuş o ünlü sözünü dikkate almasında fayda var:

“Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır. O satıh, bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı, vatandaşın kanı ile ıslanmadıkça terk olunamaz. “

Erdoğan bilmelidir ki; bu ülkenin insanı, sadece bağımsızlığı için savaş verir. O yüzden kendisi, dini ve milli değerleri bir ekonomik savaş halini meşru göstermek için kullanmaktan vazgeçmelidir. Türkiye Cumhuriyeti, Anayasada belirtildiği üzere Demokratik, Laik, Sosyal bir Hukuk Devletidir ve bu hale zıt bir görünüm arz eden açıklama, hal ve hareketlerden kaçınmak, tüm vatandaşlar için olduğu gibi Cumhurbaşkanı için de geçerlidir. Kendisini, tüm makamların en üstü olan halkın bir ferdi olmam sıfatıyla, yukarıda belirttiğim hususlarda daha dikkatli olmaya davet ediyorum.

Sözlerimi bütün umutsuz zamanlarıma fener olmuş bir hitabeden bir pasaj ile noktalıyorum. Aydınlık yarınlarda görüşmek dileğiyle…

 “…
Millet, fakru zaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir.

Ey Türk istikbalinin evladı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen, Türk İstiklal ve Cumhuriyetini kurtarmaktır. Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur.”

 

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (1)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve kocaelidetay.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Zeki
(25.01.2022 21:09 - #175)
Sayın Hamarat kaleminize emeğinize sağlık.. Günümüze denk güzel bir makale olmuş..
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve kocaelidetay.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
Adana escort Çukurova escort Seyhan escort Ankara escort Mamak escort Etimesgut escort Polatlı escort Pursaklar escort Haymana escort Çankaya escort Keçiören escort Sincan escort izmir escort aliağa escort balçova escort bayındır escort bayraklı escort bergama escort beydağ escort bornova escort buca escort çeşme escort çiğli escort dikili escort foça escort gaziemir escort güzelbahçe escort karabağlar escort karaburun escort karşıyaka escort kemalpaşa escort kiraz escort kınık escort konak escort menderes escort menemen escort narlıdere escort ödemiş escort seferihisar escort selçuk escort tire escort torbalı escort urla escort bostanlı escort mavişehir escort alsancak escort üçyol escort bursa escort altınşehir escort gemlik escort görükle escort gürsu escort inegöl escort kestel escort mudanya escort nilüfer escort orhangazi escort soğanlı escort yıldırım escort antalya escort akseki escort aksu escort belek escort demre escort döşemealtı escort elmalı escort finike escort gazipaşa escort gündoğmuş escort ibradı escort kaş escort kemer escort kepez escort konyaaltı escort korkuteli escort kumluca escort lara escort manavgat escort muratpaşa escort serik escort alanya escort Eskişehir escort Gaziantep escort Şahinbey escort Nizip escort Şehitkamil escort İstanbul escort Merter escort Nişantaşı escort Şerifali escort Maltepe escort Sancaktepe escort Eyüpsultan escort Şişli escort Kayaşehir escort Büyükçekmece escort Beşiktaş escort Mecidiyeköy escort Zeytinburnu escort Sarıyer escort Bayrampaşa escort Fulya escort Beyoğlu escort Başakşehir escort Tuzla escort Beylikdüzü escort Pendik escort Bağcılar escort Ümraniye escort Üsküdar escort Esenyurt escort Küçükçekmece escort Esenler escort Güngören escort Kurtköy escort Bahçelievler escort Sultanbeyli escort Ataşehir escort Kağıthane escort Fatih escort Çekmeköy escort Çatalca escort Bakırköy escort Kadıköy escort Avcılar escort Beykoz escort Kartal escort şirinevler escort Kayseri escort Kocaeli escort Gebze escort İzmit escort Malatya escort Manisa escort Mersin escort Yenişehir escort Mezitli escort Erdemli escort Silifke escort Akdeniz escort Anamur escort tarsus escort Muğla escort Bodrum escort Milas escort Dalaman escort Marmaris escort Fethiye escort Datça escort Samsun escort Atakum escort İlkadım escort Aydın escort Bolu escort Denizli escort Diyarbakır escort Düzce escort Konya escort Kütahya escort Sakarya escort