Bundan önceki yazılarımın içeriğini teorik notlar ve değerlendirmeler ağırlıktaydı. Geçmişin doğru değerlendirilmesi geleceğin doğru planlamasını sağlar. Ancak genç nesil artık sizin teorik çözümlemelerinizden bıktık pratiğe ilişkin bir sözünüz varsa söyleyin yoksa susun demeleri ne kadar haksızdır? Evet, ülkemizin içinde bulunduğu somut durumun doğru tahlilini yapmak ve çıkış yolunu bulmak elzem olmuştur.
Ekonomik alt yapıda yaşanan çöküş kaosa doğru hızla gitmekte, AKP-MHP hükümetine olan güven hızla erimektedir. Petrol fiyatlarında yaşanan zam furyası ve dolaylı vergi düzeninin acımasızca uygulanması Erdoğan’ın kurduğu sistemin sonunu getirmektedir.
Halkın ekonomik özgürlüğünün temeli bu haklarını anayasal düzende belirlenmesine ve yasalarla güvence altına alınmasına bağlıdır. Türkiye’de hükümetler istedikleri gibi vergi kanunu çıkarabilmekteler, kendilerinin çıkardıkları ekonomik krizlerin faturalarını emekçi halk güçlerinin sırtlarına yükleyebilmektedirler. Demokratik toplumlarda yönetimlerin vergi alma ve uygulamaları anayasal sisteme bağlıdır. Örneğin anayasalarında yönetimlerin % 10-20 ‘den fazla vergi alamaz. Avrupa parlamentosu veya demokratik uluslararası kurumların belirlediği vergi türlerinin dışında vergi icat etmeleri kabul edilemez gibi.
Dünyanın hiçbir demokrasisinde hükümetler bizdeki gibi vergi icat edemezler. AKP-MHP hükümeti resmen halkı dolaylı vergilerle soymaktadır. Türkiye’nin emekçi halk güçlerinin ekonomik ağır bedellerden kurtulması için idarenin vergilendirme yöntemini Anayasal güvenceyle belirlenmesine bağlıdır.
Önümüzdeki bir yıl içinde genel seçimler yapılacaktır. 20 yıllık AKP hükümetinin bıraktığı enkaz çok ağır sorunları taşımaktadır. Ekonomik, sosyal, siyasal, kültürel, askeri olarak çöken Türkiye yönetimi Ukrayna’da yaşanan savaştan medet ummaktadır. Ukrayna Avrupa’nın ortasında eğlence, kumar ve fuhuş cenneti idi.
Ukrayna’da uzun zamandır iç çatışmalar yaşanmaktaydı. Eski SSCB ve Varşova Paktı üyesi Ukrayna Rusça konuşan halkın etkin olduğu birkaç vilayette ciddi sıkıntılar yaşamaktadır. NATO ve ABD yanlısı yönetim kendi vatandaşlarına mikro-milliyetçilik uygulamakta, merkezi otorite ve onun desteğindeki sivil faşist-Nazi örgütlerle Rusya yanlısı halk arasında iç savaş yaşanmaktaydı. Rus azınlıktan üç bini çocuk sekizin kişi ölmüş, diplomatik çözüm kabul görmeyince Putin’ in askeri müdahalesi olmuştur. Otoriter Rus yönetimi Ukrayna’nın tümünü işgal etmiştir.
Rusya’da gelişen kapitalist üretim ilişkileri zamanla sömürgeciliği ve emperyalist yayılmayı beraberinde getirmektedir. Sosyalist sistemden sapan Sovyet Rusya halk ve işçi sınıfı yönetimini terk etmiş parti diktatörlüğüne dönüşmüş, Sosyalist sistemden Revizyonist diktatörlüğe evrilmiştir. Revizyonizmin doğal sonucu 70 yıllık ekonomik alt yapı dağılmış yerine Kapitalist ekonomik ilişkilere ve üst yapıda da otoriter yapıya dönüşmüştür. Artık Rusya yeni Kapitalist ülkedir, yayılmacılık ve sömürgecilik Rusya’nın yeni politikası olacaktır.
ABD ekonomisi silah sanayisine dayanmaktadır. Latin Amerika ülkelerinde etkinliği kırılan ABD Asya ve Afrika’da da pazarlarını Çin hegemonyasına kaybetmekte, yeni savaş alanlarına ihtiyaç duymaktadır. Yeni kapitalist Rusya hükümeti ve Putin’de dünya siyasetinde yerini almakta, pazar paylaşımının temel unsuru olan politikanın askeri alanda sürdürülmesi yöntemini uygulamaktadır. Emperyalistlerin paylaşım çatışmaları binlerce masum sivilin ölmesine neden olmaktadır.
1968 kuşağının devrimci lideri Mahir Çayan’ın Emperyalistler arasındaki çatışmaların 3.dünya savaşına dönüşmeyeceği tezi bugün de geçerlidir. 54 yıldır bu tez doğrulanmış emperyalist-kapitalist ülkeler arasındaki çatışmalar vesayet savaşlarıyla devam etmektedir. Mahir Çayan’ın tezinin temeli nükleer silahların yok edici gücünün yüksek olmasından kaynaklanmaktadır.
Anlaşılan Rusya Ukrayna’nın bazı kentlerini kendi topraklarına katacak ve Ukrayna’nın NATO’ya üye olmasını engelleyecek. “ Şişman kadın sahneye çıkmadı” yani Kuzey Kore lideri BM oylamasında Rusya’yı destekledi ve ABD ve NATO’nun Rusya’ ya müdahale etmesi halinde kendisinin de devreye gireceğini ilan etti.
Ukrayna çatışmaları uyuşturucu, fuhuş, kara para aklama ve eğlence merkezi olan Kiev’ in yerini Antalya’nın almasına yol açacaktır. Türkiye’de yaşanan ekonomik kriz için fırsat olarak değerlendirilecektir. Hükümetin oportünist politikaları bunu çağrıştırmaktadır.
20 yıldır Türkiye’yi yöneten AKP ve Erdoğan düzeni çatırdamakta, hakim sınıfların ittifakı OLİGARŞİK yapı kendine taze kan aramaktadır. AKP ve Erdoğan son yıllarda bocalamakta Feto gibi cemaat yapılarıyla kurduğu ittifak dağılmakta ekonomik altyapıda yaşanan çöküş siyasal krize yol açmakta kapitalist sistem sarsılmaktadır. Kent burjuvaları, artık sorunları çözememekte geniş halk kitleleri ciddi tepkiler göstermekte, muhalefet partilerinin kurduğu ittifaklar iktidarı korkutmaktadır.
Siyasetin solunda ve Sosyal-demokrat politikaları temel aldığını ifade eden CHP liberal, milliyetçi, muhafazakâr partilerin bir kısmıyla cephesel ittifak kurarak alternatif olmaya çalışmaktadır. Bu birliktelikle tekrar parlamenter sisteme dönüleceğinin güvencesini vermektedir. Oluşacak 3.yol ittifakının lider partisi HDP ile ilişkileri ayrıca geliştirerek yeni döneme özgü demokrasi deneyimleri önermekte, Erdoğan’ın kurduğu tek adar rejimini tasfiye etmeyi planlamaktadır. Bu plan yerel seçimlerde başarıyla uygulanmış ve kabul görmüştür. Ancak geniş halk kitleleri, Akşener, Davutoğlu ve Babacan’dan endişelidir, çünkü üçü de AKP’nin kurucularındandır, demokrat kamuoyu ve devrimci halk güçleri CHP ‘yi sağa kaymama şartıyla Kılıçdaroğlu’nu desteklemektedir.
Beni tanıyanlar bilir, uzun süre seçmen alışkanlıklarını ölçme ve değerlendirme yapmaktayım. Bugünkü seçmen tercihlerini şöyle ifade edebilirim. AKP %23-25 kemik oya ulaşmış topluma nüfuz etmiş partidir. CHP %22 kemik oya sahip çok köklü partidir. Bu iki partinin genel ve yerel seçimlerde yaptığı yarışlar siyaset kurumuna olan güveni sarsmış tabanda “aşırı siyasallaşma” hastalığına yol açmıştır. Buna siyaset bilimciler “kutuplaşma” demekte yaşanan kutuplaşmalar ve iktidarın kullandığı kaba dil partilerin kadrolarını keskinleştirmektedir. Artık bu partiler tarikat ve cemaat sistemine dönüşmüş, kişilere bağlı BEN merkezli anti-demokrat yapılara dönüşmüştür. CHP diğerlerinden daha demokratız demektedir ancak bu demokratik değişimi demokratik kurumları öncelemekle başarabileceğini içselleştirememiştir. Demokrasinin “yarım” ı yoktur ya demokratsın ya da değilsin. Türkiye’de doğrudan demokratik kural ve kurumlara sahip parti yoktur.
Kocaeli’ndeki seçmen profilini açıklamak isterim. AKP son yerel seçimlerde aldığı %52 oy oranları mazide kaldı. AKP il başkanının ve büyükşehir belediye başkanının telaffuz ettiği yandaş medya kuruluşlarına yayınlattıkları sallama künyesiz anket rakamlarını artık rüyalarında bile göremeyeceklerdir. AKP-MHP bloğunun oy oranı %34, CHP ittifakının oy oranı %30 civarı, HDP ve sol ittifakın oyu %8 civarı. Esas olarak protesto oy vermeyi düşünen seçmen yani oy kullanmayacağım diyenlerin oranı tek başına %28 görünüyor. Artık Türkiye demokrasisi SOS vermekte her 4 seçmenden biri seçimlere katılmayacaklarını açıkça beyan etmektedir.
40 yaş altı nesil siyaset kurumundan bıkmış, hiçbir şekilde karar mekanizmalarında yer alamamaktan yılmış, merkezi otoritenin baskıcı tutumundan ülkesine olan güveni sarsılmıştır. Atatürk’ün izinden giden genç nesil AKP’nin Devrim liderlerine iki ayyaş söylemine tepki gösteren bu nesil artık kendilerine yeni bir yol haritası çizmek istemektedir.
Türkiye de değişimin ve dönüşümün öncüsü olabilecek parti CHP’dir. Değişim ve devinim için demokratik işleyişin esas alınması lazımdır. CHP tüm kademelerini 40 yaş altı nesile kademeli olarak devretmelidir. Kadın ve gençlik kollarını kaldırmalı ana kademe yan kurum ayıbını terk etmelidir. Gençlik masası 18-25 yaş arası olarak ele alınmalı ve tüm kademelere % 50 kota koyulmalıdır. Kadınlarla ilgili fermuar sistemi ilk seçimde uygulanmalı parti demokratik standartlara ulaşınca tüm bu ayrıcalıklar tamamen kaldırılmalı, genel başkan dahil tüm kademeleri çarşaf listenin esas alındığı ön seçimle belirlenmelidir. Geliyor gelmekte olan da ne geliyor? Demokrasi mi yoksa Oligarşiye taze kan mı? Halk DEMOKRASİ İSTİYOR.