Bugün aslında ne oluyor ve 85 milyon Türkiye halkını ne bekliyor,emperyalist-kapitalist sistemin Türkiye’ye önerdiği reçete ne?
1920 de kurulan yeni Türkiye, 1923 yılında Türkiye Cumhuriyeti olarak kendini Cemiyeti Ahvala ilan etmiş ,bu tercih İngiliz ve ABD emperyalizmi tarafından hiç hoş karşılanmamıştır. Birinci dünya savaşının galip devletlerinin sevinçleri kursaklarında kalmıştır. Emperyalizmin Jandarması İngiltere’nin Kurtuluş savaşında kaybetmesi dünyadaki hegemonyasının sona ermesine yol açmıştır.
1917 şubat ve ekim devrimiyle Çarlık rejimi yıkılmış, Sovyetler Sosyalist Cumhuriyetler Birliği kurulurken, ULUSLARIN KADERİNİN TAYIN HAKKI sağlanmış, bütün dünyanın ezilen halklarına örnek olmuştur. 1917 Sovyet devrimiyle darbe yiyen İngiliz emperyalizmi,1920 Türkiye devrimiyle tamamen hakimiyetini kaybetmiş Osmanlı imparatorluğunun coğrafyadaki etkisi yok olmuş, kapitalist-emperyalist sistemin yeni arayışlara girmesine sebep olmuş,yeni-sömürgecilik ve talan yöntemleri ortaya çıkmaya başlamıştır. Stalin in ulusların kendi kaderinin tayın hakkı ve kapitalist olmayan yoldan Sosyalizme geçiş teorileri Türkiye ve coğrafyadaki birçok ülkede kabul görmüş,Bolşevik devriminin ve Sovyet Rusya’nın dünyadaki popülaritesi artmış,BAAS partilerinin Ortadoğu da iktidar olmalarına yol açmıştır.
Liderliğini Küba başkanı CASTRO nun yaptığı “bağlantısızlar” paktı, NATO ve Varşova paktı arasında denge unsuru olmuş,uzunca süre dünyanın dengesinin ortasındaki yerini almış,3. dünya savaşının önünde engel teşkil etmiştir. 2022 dünyasında bu yakın geçmiş nereye evirilmiştir. Bunu doğru tespit etmek zorundayız.
Yugoslavya’nın ve bağlantısız ülkeler birliğinin kurucu Babası TİTO tüm fedakârlıklarına rağmen ülkesi Mikro- milliyetçiliğe yenilmiş o büyük birleşik Yugoslavya’nın yerinde şimdi yeller esmektedir. Nazi faşizmine karşı savaşarak kurulmuş devletler şimdi bir bir emperyalizmin kucağına düşmüştür
Türkiye Cumhuriyeti de NATO marifeti ile emperyalist-kapitalist sisteminin Ortadoğu da Jandarması haline getirilmeye çalışılmaktadır. Ekonomik alt yapıdaki çöküş siyasal üst yapıdaki yolsuzluk ve otoriter sistem,Türkiye Cumhuriyetinin kuruluş ilkelerinden çoktan koptuğunu hızla yeni-sömürge ülkelerinin yaşadığı perişanlıklarla boğuşmakta olduğu ortadadır.
Suriye yönetimini devirmeye çalışan emperyalist sistem ve İsrail Türkiye’nin de desteğini alarak Suriye, Kuzey Irak ve Libya da İŞİD adıyla oluşturulan Şeriatçı terör çeteleriyle bölgeyi kana bulamış bölgede var olan devletlerin sınırlarını değiştirmiş, milyonlarca insanın ölümlerine yol açmıştır. Mülteci adı altında Türkiye’nin demografik yapısı değiştirilmiş İstanbul ve doğu bölgesi adeta Beyrut haline getirilmiştir.
Önümüzdeki bir yıl içerisinde Cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimleri yapılacaktır. AKP-MHP ittifakı bu seçimleri kaybetmelidir. Eğer muhalefet cephesi bu seçimleri kaybederse çok derin sorunlar yaşanacak Türkiye tamamen otoriter yönetim haline gelecektir.
Türkiye’nin bir numaralı sorunu demokrasi sorunudur. Demokrasi cephesinin liderliğini yapan Kemal Kılçdaroğlu süreci doğru yönetmekte, önümüzdeki dönemin yönetilmesinde önemli rol oynayacağı kabul görmektedir. Türkiye’de gelecek seçimlerin kazananının CHP olması ülkemizin BEKAASI açısından önemli hale gelmiştir. Cezaevinde tutulan Selahattin Demirtaş’ın son açıklaması da Türkiye’de DEMOKRATİK CIMHURİYETİN kazanması zorunluluk haline gelmiştir. Tek yol tek alternatif AKP-MHP kliğinin seçimlerle def edilip yeniden Demokratik Parlamenter sisteme dönülmesidir.
Seçimlerde bütün partilerin tüzel kişilikleriyle yer alması ve başarılı olması zorunluluk haline gelmiş, ittifakların mecliste ve Cumhurbaşkanlığı konusunda yapılması elzem olmuştur. CHP içerisinde çatlak yaratma çabaları boşa çıkarılmalı, aday belirleme süreçleri tüzükte yazdığı gibi üyelerin belirleyiciliğinde ÖN SEÇİMLE yapılmalıdır.
Sayın Kılçdaroğlu’nun bir süre önce parlamentoda önerdiği “fermuar “ yöntemini kendi partisinde uygulamalı adayların %50 sini kadınlardan oluşturulmasını kural haline getirmesi gerekmektedir. Türkiye’de yaşanan gericiliğe karşı ÖNCE KADIN sloganıyla vekillerimizin yarısının kadınlardan oluşmasını sağlamak önem kazanmıştır.
Önümüzdeki süreçte ne yapmalıyız? Bu sorunun en net cevabı bütün iktidarı kazanmalı, temsili ve yalancı demokrasi palavrasını yıkıp,Doğrudan Demokrasiyi yapabilir kılmalıyız.