Bu haftaki yazımı hazırlamaya başladığım günün şafağı karanlığı aydınlatırken bir sonraki yani ertesi günü “Sevgililer Günü” ne denk geliyor. Haliyle bende bugünkü çalışmamı yarım haliyle bilgisayarımın masa üstüne kaydedip yazımın konusunu değiştirerek sevmeyi, sevgiyi yazmaya başladım.
Sevgililer günüyle ilgili tarihçesine şöyle bir baktım. Tüm kaynaklar efsaneyi eski Roma’ya Hristiyanların "Aziz Valentine Günü" olarak adlandırdığı hemde orta çağa ve 300’lu yıllara ve bir idam mahkûmunun gardiyanın kızına olan aşkına dayandırıyor. Kaynağında imparatorun zalim-zulmü var, savaş var,sevgisizlik var, tutsaklık var, idamla ölüm var. Bunların olduğu yerde merhamet,aşk olmaz mı onlarda var.
Tabii 1900’lu yıllarda Amerika her işte olduğu gibi bu işi de ticarete dökmeyi görev sayarak kapitalist rolünü hemen üstleniyor. Sevgililer günü kartpostallarında seri üretime geçip işi ranta çeviriyor.
Bu güne özel hediyelik malzeme üreten, bunlara aracılık yapıp dükkânlarını süsleyip ticaretini yapan da var, kapitalizmin bir tüketim oyunu olarak değerlendirip karşı çıkanda var.
Biz her iki düşünceyi de biliyor tanıyoruz, saygımız da var.
Sevme, sevgi nedir, bir ihtiyaç mıdır? Olmazsa ne olur gibi kendi kendimize benzer sorular sorabiliriz. Sevginin tarih boyunca birçok tarifini yapan ruhbilimciler, yazarlar çizerler var.Bunun için insanı, insan beynini, canlıları yıllarca inceleyen, izleyen gözlemleyen bilim insanları var. İşi aşkla sınırlayan, sonucunu cinselliğe, mazoşizme kadar dayandıranlar da var.
Ben okuduğum bu sayısız yazılan çizilenlerin içinden kendime yakın olarak tarifini “Canlıların somut nesnelere, soyut düşüncelere içgüdüsel ilgi ve bağlılığı” diye seçtim.
İnsan ilişkileri tarih boyunca ilkel topluma göre köleci toplumda, köleci topluma göre feodal toplumda, feodal topluma göre kapitalist toplumda daha gelişmiş ve nitelik kazanmıştır. Günümüzde yaşadığımız dünya, kapitalist sömürücüler tarafından ne kadar nefes alınamaz hale getirilse de, onlar sayesinde sömürü, kin, öfke, şiddet, ötekileştirme ve ayrıştırma ne kadar zirve yapsa da insan dünyasının en önemli değeri olan sevgi eski toplumlara göre daha gelişkin, güçlü ve yaygındır.
Sevginin, sevmenin tarihteki evrimini oralarda bırakıp güncele dönersek, sevgiyi yaşatırken, büyütürken gelecek kuşaklara daha diri, parlak ve canlı nasıl taşımamız gerektiğini düşünmeliyiz. İçgüdüsel duygularımızı nereye kadar yükseltmemiz gerektiğini düşünmeliyiz. Bugün bunun için sarf ettiğimiz çabanın yeterliliğini sorgulamalıyız.
Bu gün artık sevginin ve savunanların kazanma zamanı. Bunun için yüksek sesle hem kendimize hem çevremize haykırmalıyız..
-En çok sevdiğimize kuru kuruya sırça köşklerde, saraylardaki yaşamı hala vaat etmeye devam etmemeliyiz.
-Bugün sırça saraylarda yaşayanlarımı değil, bizimle aynı sokaklarda hayatı paylaşıp derdimizle dertlenen siyasileri sevmeliyiz.
- Emeği, emekçiyi sömüreni değil, emeği, emekçiyi, nasırlı elleri sevmeliyiz.
- Tüketenleri değil, üretenleri sevmeliyiz.
-Tembelleri değil, çalışanı, çabalayanı sevmeliyiz.
-Çevreyi, doğayı, canlıları katledenleri değil, bunlara sahip çıkanları sevmeliyiz.
-Yer üstü zenginliğini yer altı zenginliğinden değerli bulanları sevmeliyiz.
-Savaştan,kinden, nefretten beslenenleri değil, huzuru barışta, kardeşlikte dostlukta görenleri sevmeliyiz.
- Yolu yürürken yarısında terk edenleri değil, yanlışa düştüğünde, yoldan saptığında elinden tutanları sevmeliyiz.
-Çıkarları için yurdunu değerlerini satanları değil, uğrunda kurtuluş savaşı verenleri sevmeliyiz.
-Cennet için öbür dünyayı beklemeye gerek yok, sevip, sevilip bu dünyanızı da cennete çevirmeliyiz.
-Çocuk istismarcısını kadın katilini değil, bunlara karşı sokaklarda direnenleri sevmeliyiz.
- Hayatı ve hayatını çıkarsız paylaşanları sevmeliyiz.
-Paylaşanı, ortaklaşanı sevmeliyiz.
-Her rengi, renklerin bütün tonlarını sevmeliyiz.
-Cehaleti, karanlığı değil, bilgiyi, bilimi aydınlığı sevmeliyiz.
-Kutsalımız üzerinden halkı sömürenleri değil, Kutsalımız olana saygı duyanları sevmeliyiz.
-Farklılıklarımızı ayrıştırma aracı görenleri değil, Gökkuşağında birleştirenleri sevmeliyiz
-Gülmeyi, güldürmeyi, gülümsemeyi sevmeliyiz.
-Engelliden, yoksuldan, dezavantajlılardan siyaset devşirenleri değil, Bunları ayrıştırmadan derdiyle dertlenenleri sevmeliyiz.
-Franko,Hitleri,Musollini gibilerini değil, Mevlana’yı, Yunus’u, Pır Sultanı Che Guevara’yı örnek alanları sevmeliyiz.
-Egoluları, bencilleri, çıkarcıları değil, birlikte üretenleri, hayatı paylaşanları sevmeliyiz.
- Sadece kendi annelerimizi değil, İpek Ateş gibi anneleri de çok sevmeliyiz.
- Daima sorunun kaynağı değil, çözümün parçası olanları sevmeliyiz.
Anlayacağımız anlayacağınız; Seveceğimiz o kadar çok şey var ki, sevmek o kadar güzel bir duygu ki.
Sevgiyle dostlukla kalın..