Son yıllarda toplumun tüm kesimleri tarafından dikkatle izlenen her yaptığı, her söylediği gündeme oturan, ülkemizin geleceğini belirleyeceği düşünülen, siyasetin ve iktidarın akıbetine karar vereceği konuşulan “Z Kuşağı” gençliğinin davranışları uzun zamandır benimde ilgi alanımdaydı. Zaman ve fırsat buldukça bu kesimle tekli ya da çoklu fark etmeden diyalog kurmaya, onları dinlemeye anlamaya, davranışlarını gözlemlemeye çalışıyorum.
Eğitimden siyasete, ekonomiye, sosyal –kültürel-sanatsal yaşama dair düşüncelerini alıyorum. Her konuda bizden, en azından benden farklı stilleri, tarzları, tercihleri var. Çok dinleyip az konuşuyorlar. Bazılarımızın düşündüğü gibi hiç de Apolitik değiller. Siyaseti kısır çekişmeler üzerinden tartışmıyorlar. Endüstrileşmiş sporlara çok az ilgi duyuyorlar. Eğitim, kişisel kariyerleri açısından yaşam tercihlerindeki önemini koruyor. Eğitim-öğretim mevzusu geleceklerinin belirliliği, ikballeri açısından olmazsa olmazları. Ülkemizdeki üniversiteli işsizler ordusu onların kaygılarını artırıyor olsa da okumalarına engel değil.
Birçok konuda ailelerinden bağımsız kendi tercihlerini yapma noktasında bizden daha şanslılar. Ya da kendileri hakkında başkalarının karar vermesinden hoşlanmıyor, buna çokta izin vermiyorlar. Böyle durumlarla karşı karşıya kaldıklarında sıkılıyor ve agresifleşiyorlar. Giyim kuşamlarında marka tercihleri olmazsa olmazları değil, rahat olmaları yeterli. Bilgisayar oyunları vazgeçilmezleri olsa da cep telefonları yaşamlarında çok önemli yer tutuyor.
“Z Kuşağı” nın özellikleri bunlarla sınırlı değil tabi. Odaklanma sorunları var, bizlerin öncelikleri onlarda değer bulmuyor. Bizim doğrularımızla onların doğruları artık eşleşmiyor. Toplu taşıma araçlarında yaşlılara, çocuklu kadınlara yer verme gibi davranış kültürlerinden uzaklar..Just in Time (JIT) kavramı onlarda hemen hemen yok denecek kadar az, çünkü biyolojik olarak yaşamaya bizden çok zamanları var.
Z Kuşağını tamamen kendi gözlemlerime dayandırarak yukarıdaki gibi bir özet ile tarif ederken yazımın başlığıyla şimdi konuyu ilişkilendireyim. Uzun yıllardır Gebze’de yaşıyorum. Bu kentin birçok tarihi değerleri var. Ülkemiz ekonomisinde sanayi üretimiyle önemli yer tutuyor. Eski Çarşı olarak adlandırdığımız cadde sabah 08.00 dan akşam 20.00 kadar tartışmasız İlçenin kalbi. Bu saatler dışında bu caddede hayat duruyor sanki.
Birkaç gün önce bir arkadaşımla Eski Çarşı’dan yazın sıcaktan kışın soğuktan durulamayan Kent Meydanında yapılacak bir eyleme doğru yetişmeye çalışırken lise öğrencisi olduğunu düşündüğüm iki genç kızın yanlarına yaklaşan bir delikanlı ile olan diyalogları dikkatimi çekti. Delikanlı genç kızlara bir şeyler anlatmaya çabalıyorken kızların ona “BOŞ YAPMA, HADİ UZA” dediklerini duydum. Bana bu sözler çok ilginç geldi. Resmen kafama taktım bu cümleyi. Bu kadar hayatın, üretimin içinde canlı durmaya çalışan biri olarak ne kaçırmıştım, yine neyi ıskalamıştım. Günümüz gençleri tarafından bu kelimelere hangi anlamlar yükleniyordu. Yeni neslin kendi aralarındaki iletişim yönteminin farkında mı değildik.
Derken kendimi çok fazla yormadan hemen bilgi- teknoloji ve iletişim çağının bana kattıklarıyla konuyu dağarcığımda sorguladım.
Halk dilinde “Boş yapma” kelimesi;
Boş boş gıdaklayıp yumurtlamayan tavuk misali hiçbir alanda üretimi olmayan sadece fikir beyan edip etrafına akıl dağıtan ancak icraatın dışına kaçan insanlar için kullanılıyor. Lafazanlık yapma, Laf ebeliği yapma, Boş boş konuşma, söylediklerinin içi boş karşılığı yok, yaptığın sadece zaman kaybı, benden sana iş çıkmaz gibi anlamlarda da kullanılıyor. Belki benim duymadığım kelime karşılıkları da olabilir, Hadi Uza deyimi ise, halk dilinde çek git, yürü git, yanımda durma anlamında hoşnutsuzluğu, kızgınlığı ve sinirlilik durumlarının belirtilmesinde kullanılıyor. Bende ki bu kadar..
Şimdi “Z Kuşağı” gençliğinin güncel yaşamlarında kullandığı “Boş Yapma, Hadi Uza” ifadesini bizler nerelerde hangi alanlarda kullanılır diye düşündüğümüzde hemen ilk aklımıza gelen doğal olarak siyaset mecrası oluyor.
-Yıllarca savunduğu düşünceleri, kimlik siyaset üzerinden toplumda kaşıdığı etnik, bölgesel, dinsel ayrımcılıkları, temsil ettiği değerleri bir kenara atan parti liderleri, kadroları aklıma geliyor.
-Ülkede demokrasi yok diye bangır bangır bağırıp kendi partisi içindeki demokrasiyi askıya alanlar aklıma geliyor.
-Ülkede iktidar değişiminin gerekliliğini (ki bende öyle düşünüyor ve bu ekonomik koşullarda olmazsa olmaz diyenlerdenim) savunanlar yıllardır aynı kalan, kastlaşan kadrolarını yenilememesi aklıma geliyor.
-2002 yılının Kasım ayında “Üç Y” ile iktidar olup Yasakların, yağmaların, yoksulluğun tavan yaptığı durumumuz aklıma geliyor.
-Yaz-Boz tahtasına dönen eğitim sistemimizin dünya sıralamasındaki yeri aklıma geliyor,
-2006 Yılında Avrupa Birliğine girdik diye havai fişeklerle kutlama yapanlar aklıma takılıyor.
-Açılım sürecindeki “Akil Adamlar” aklıma geliyor.
-2010 Yılındaki referandumda “Yetmez ama evet” çiler aklıma geliyor.
-2018 Yılındaki seçimde gençlerin umudu olarak çıkıp akşama ortadan kaybolan Cumhurbaşkanı adayı aklıma geliyor.
-“Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” ile ülke ekonomisini uçuracağız diyenler, birde bugünkü patlıcan, biber, sıvı yağ fiyatları aklıma geliyor.
-Rusya’nın Ukrayna işgalini bitirme çalışmaları için Antalya’daki toplantı ile muhalefet partisinin Diyarbakır gezisini ilişkilendirerek yorumlayan parti başkanı aklıma geliyor.
-Yaşadığım İlçede ilkleri yapmakla öğünüp 28 yıldır altyapı sorununu çözemeyen yerel yönetim anlayışı aklıma geliyor.
Velhasıl.. Saymakla, sıralamakla bitmeyecek..
Etrafımızda ne kadar “BOŞ YAPAN” var değil mi?
Yani kısaca anlayacağımız bu “Z Kuşağı” var ya bu “Z Kuşağı” ne kadar doğru ifadeler kullanıyor değil mi?..
Sağlıkla Mutlulukla ve Barışta Kalın..