C D S, Credit Default Swap olarak İngilizcedeki açılımı olup, ‘’ kredi temerrüt faizi’’ dir. Elinde tahvil , bono vb. finansal araçlar bulunduran bir kişinin, vade sonundaki alacağının belirli bir bedel karşılığında ödenmeme riskinin ortadan kaldırılmasına yarayan bir finansal enstrümandır. Ülke C D S lerinde sigorta konusu ülkenin dış piyasalarda sattığı tahvillerin ve bonoların ana paralarını veya faizlerini ödeyememe riskidir.
C D S şirketleri ülkenin borçlarını ödeyememesi riskine karşılık (iflas riskine karşılık )alacaklının, alacaklarını sigortalayan bir sözleşme satar ve bu sözleşmenin fiyatı da ülkenin C D S primidir. Bir ülkenin veya şirketin C D S primi ne kadar yükse ‘’ borçlanma maliyeti’’ de o kadar yüksek demektir ki, bu prim ister istemez faize yansımaktadır.
Bir Örnek vermemiz gerekirse diyelim ki Türkiye bir dış borçlanmaya gitti (bu aralar en çok ihtiyacımız olan şey) ve vadesi geldiğinde her hangi bir sebeple ödemedi. Bunu satın aldığımız şirket, Yatırım Bankası size T.Yatırım Bankası ödemese de bunu ödemekle yükümlüdür. CDS in yüksek olması, yatırımcının o kadar riske girmesi demektir. Dolayısıyla CDS primimiz ne kadar yüksek olursa o kadar daha ‘’ yüksek maliyetli ‘’ borçlanırsınız.
Bu konunun yanında, Dünyada ülkelere, ‘’ kredi derecelendirme notu’’ nu veren ve yatırımcılar tarafından da genel bir kabul gören üç büyük kredi derecelendirme kuruluşu bulunuyor.
Moody’s
Fitch
Standart &Poors ( S & P ) olup, bu kuruluşlar, ülkelerin ekonomik ve politik durumlarını inceleyerek kredi risk puanlarını hesaplamaktadırlar.
Konunun daha iyi anlaşılabilmesi açısından, biraz geriye doğru baktığımızda; 2009 yılında Türkiye, kredi derecelendirme kuruluşlarının değerlendirmelerinde spekülatif seviyede ‘’ yatırım yapılamaz ‘’ olarak görülüyordu. 2009 yılından 2012 yılına kadar spekülatif seviyede derecelendirilen Türkiye, kasım 2012 de FITCH tarafından ‘’ yatırım yapılabilir ‘’ seviyeye çıkmış, Mayıs 2013 de ise, hem FITCH, hem de MOODY’S tarafından ‘’ alt orta sınıfta ‘’ yer almış ve ‘’ yatırım yapılabilir’’ olarak değerlendirilmiştir.
Ocak 2017 ye kadar, bu üç kredi derecelendirme kuruluşundan en az birinin yatırım yapılabilir notuna sahip olan Türkiye ’miz Ocak 2017 den günümüze kadar bu kuruluşların hiçbirisinden olumlu olarak not alamamıştır.
Hazine ve Maliye bakanı Sn. Nurettin NEBATİ, geçtiğimiz hafta da Londra’da yatırımcılarla bir araya gelmiş, geniş katılımlı toplantılardan sonra ülkemize dönmüş ve toplantıların çok verimli geçtiğini ifade etmiş, özellikle Enflasyon konusunda verdiği mesaj, Türkiye’nin kendi kültürel ilişkilerinden kaynaklanan bir Enflasyon yükselişi ile karşı karşıya olduğunu ve bunun Londra’da ki yatırımcıların ilk etapta bunu kavrayamayacakları gibi cümleler kurmuştur.
Sn.Bakan Nebati, Türkiye’ye döndükten sonra, ulusal basında çıkan haberlerden anladığımız şekliyle, kredi derecelendirme kuruluşu Fitch, Türkiye’nin kredi notu yatırım yapılabilir seviyenin üç kademe altındayken (BB-), kredi derecelendirme notunu bu defa bir kademe daha düşürerek ( dört kademe altında) ‘’ B+ ‘’olarak teyit ettiğini tespit ettiğimizde, ‘’aslında ne oldu ‘’ sorusunun cevabını da vermiş oluruz.